"Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bid'attir. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir." (muslim 867)

5 Mart 2019 Salı

29- İmamların ve Allah Dostlarının Ma’sûm Oldukları İddiası

29- İmamların ve Allah Dostlarının Ma’sûm Oldukları İddiası

Cabir radıyallahu anh’den: Ömer b. El-Hattab radıyallahu anh, Kitap ehlinden birinden aldığı aldığı bir kitabı Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e getirdi ve şöyle dedi:

“Ey Allah’ın rasulü! Kitap ehlinden birinden güzel bir kitap aldım.” Bunun üzerine Nebi sallallahu aleyhi ve sellem öfkelendi ve şöyle buyurdu:

“Ey Hattab’ın oğlu! O kitaptakiler hoşuna mı gitti? Nefsim elinde olana yemin ederim ki, ben size tamamen halis (karışık ve şüpheli olmayan) bir din getirdim. Onlardan bir şey sormayın. Size doğru bir şey anlatırlar da yalanlayabilirsiniz. Yahut batıl bir şey anlatırlar da doğrulayabilirsiniz. Nefsim elinde olana yemin ederim ki şayet Musa (aleyhi’s-selam) hayatta olsaydı benden başkasına tabi olma hakkı yoktu.”1

Meymun b. Mihran rahimehullah’tan: “Ömer b. el-Hattab radıyallahu anh’e bir adam geldi ve:

“Ey Müminlerin emiri! Biz Medain’i feth ettiğimiz zaman içinde güzel sözler bulunan kitaplar ele geçirdik” dedi. Ömer radıyallahu anh:

“Allah’ın kitabından mı? dedi. Adam:

“Hayır” dedi. Bunun üzerine Ömer radıyallahu anh kamçı getirtti ve vurmaya başladı. Şu ayetleri okuyordu: “Elif Lam. Ra. Bunlar, apaçık Kitab’ın ayetleridir. Biz onu iyice anlayasınız diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik. Biz  bu Kur’an’ı sana vahyetmekle, kıssaların en güzelini anlatmış oluyoruz; halbuki sen, önceden, bunlardan tamamıyla habersizdin.”(Ysuf 1-3) Sonra şöyle dedi:

“Sizden öncekiler ancak alimlerinin ve zahitlerinin kitaplarına yönelip Tevrat ve İncil’i terk etmeleri sebebiyle helak oldular. Öyle ki Tevrat ve İncil’de bulunan ilim gitti.”2

Allah Azze ve Celle şöyle buyurmuştur:

“Onlar, Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem’in oğlu Mesih’i kendilerine Rab edinmişler. Halbuki onlar da tek bir ilaha ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmamışlardı. Zira O’ndan başka ilah yoktur. O, onların şirk koştuklarından münezzehtir”(Tevbe 31)

Taberi3 şöyle demiştir: “Ayette zikredilen hahamlar’dan maksat, Yahudilerin din alimleridir. Rahiplerden maksat ise, Hıristiyanların manastırlara çekilen ve ibadette çok çaba sarf eden abidleridir. Allah Teala bu ayette Yahudi ve Hıristiyanların din adamlarını rabler edindiklerini zikretmiştir. Bu ifadeden maksat onların din adamlarını ilah edinerek onlara tapmaları değildir. Bundan maksat, Allah’ın emir ve yasaklarını  bırakıp din adamlarının koydukları emir ve yasaklara uymalarıdır.

“Erbaben min dunillah”: yani Allah’ın dışında, Allah’a isyan ederek kendilerine itaat ettikleri efendiler edindiler. Allah’ın haram kıldığı şeyleri onlar kendilerine helal sayınca, onu helal, Allah’ın helal kıldıklarını haram sayınca da onu haram kabul ettiler.”

Nitekim Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet edilen şu hadis ve birçok tabiinden rivayet edilen şu görüşler, din adamlarını rabler edinmelerinden maksadın, onların emir ve yasaklarına uymak olduğunu göstermektedir:

Adiy b. Hatim diyor ki: “Ben, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in yanına gittim. Boynumda altından bir haç bulunuyordu. Bana dedi ki:

“Ey Adiy! Boynundan şu putu çıkarıp at.” Bunun üzerine onu attım. Ona gittiğimde, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Tevbe suresinin

“Onlar, hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu İsa Mesihi, Allah’tan başka rabler edindiler” ayetini okuyordu. Dedim ki:

“Ey Allah’ın rasulü biz onlara ibadet etmiyorduk ki!” Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de buyurdu ki:

“Onlar Allah’ın helal kıldığı şeyleri haram kıldığında haram saymıyor muydunuz? Allah’ın haram kıldıklarını helal saydıklarında da helal kabul etmiyor muydunuz?” Ben:

“Evet” dedim. Buyurdu ki: “İşte onların ibadeti budur!”4

Huzeyfet’ul-Yemani: “Yahudi ve Hıristiyanlar, Allah’ı bırakıp da hahamlarını ve rahiplerini rabler edindiler.” Buyruluyor. Bunlar, haham ve rahiplere ibadet mi ediyorlardı?” diye sorulunca o şu cevabı vermiştir:

“Hayır, onlar, bunlara oruç tutup namaz kılarak ibadet etmiyorlardı. Fakat onlara, kendilerine bir şeyi helal yapınca onlar onu helal görüyorlar bir şeyi haram yapınca da onu haram sayıyorlardı. İşte onların rab edinmeleri budur.”5

Abdullah b. Abbas radıyallahu anhuma da demiştir ki: “Hahamlar ve rahipler, Yahudi ve Hıristiyanlara, kendilerine secde etmelerini emretmemişlerdir. Fakat onlar, Allah’ın emirlerine aykırı emirler vermişler, onlar da bu emirlere itaat etmişlerdir. Bu sebeple Allah hahamları ve rahipleri: “Rabler” diye isimlendirmiştir.”6

Rebi’ b. Enes diyor ki: “Ben, Ebu’l-Aliye’den: “Yahudiler ve Hıristiyanlar, hahamlarını ve rahiplerinin rabler edindiler” ayetinin manası sordum ve dedim ki:

“İsrailoğullarında bu rab edinme olayı nasıldı? O dedi ki:

“Hahamlar bize ne emrettiyse ona uyarız, neyi de yasakladılarsa, sözlerini dinleriz dediler. Halbuki bunların emrettikleri ve yasakladıkları şeylerin hükmü, Allah’ın kitabında mevcuttu. İnsanlar din adamlarının telkinlerini nasihat kabul edip aldılar ve Allah’ın kitabını arkalarına attılar. Böylece Allah’ı bırakıp din adamlarını rabler edinmiş oldular.”7

Fethu’l-Beyan’da Sıdık Hasen Han şöyle demiştir:

“Bu ayette kalbi veya kulak vermesi olup şahit olan kimse için Allah’ın dininde taklid etmekten sakındırma ve Aziz Kitap ve tertemiz sünnete uygun olarak selefin söylediklerini takip etmeye yönlendirme vardır. Kur’an ve sünnet naslarında gelenlere, Allah’ın ikame olunmuş hüccetlere aykırı olmasına rağmen bu ümmetin alimlerinin görüşlerine uyarak ve onların sünnetlerini sünnet edinerek mezhebe tabi olmak, Yahudi ve Hıristiyanların alimlerini ve abidlerini Allah’tan başka rabler edinmeleri gibidir. Onların bunlara ibadet etmedikleri kesin olarak bildirilmiştir. Bilakis onlar, alimlerinin ve abidlerinin haram kıldıklarını haram sayıyor, helal kıldıklarını helal sayıyorlardı. İşte bu ümmetteki taklitçilerin yaptıkları da budur. Yumurtanın diğer yumurtaya, hurmanın hurmaya ve suyun suya benzediği gibi Yahudi ve Hıristiyanlara benzemiştir.

Ey Allah’ın kulları! Size ne oluyor da Kitap ve sünneti bir kenara bırakıyorsunuz? Kitap ve sünnetin gösterdikleriyle amel ederek Allah’a kulluk etmelerinin kendilerinden talep edilmesi konusunda sizinle aynı durumda olan kimselere dayandınız!  Bunların getirdikleri, hakka dayanmayan, dinden kitap ve sünnet nasları tarafından desteklenmeyen görüşleriyle amel ettiniz. En yüksek sesle bağırarak bunu ilan etteniz, ona aykırı olanlardan uzaklaştınız. Onu sağır bir kulak, kılıflı bir kalp, körelmiş zihin ve hastalıklı düşüncelerle ödünç alıyorsunuz.”8

Er-Razi, Tefsir’inde şöyle demiştir: “Muhakkik ve müçtehitlerin sonuncusu şeyhimiz şöyle dedi:

“Fakihleri taklid edenlerden bir topluluğa şahit oldum. Onlara meselelerden birisi hakkında Allah Teala’nın kitabından birçok ayetler okundu. Mezhepleri bu ayetlere aykırı idi. Bu ayetleri kabul etmediler ve onlara hiç bakmadılar. Şaşkın bir halde bakakaldılar.

“Selefimizden gelen buna aykırı görüş  rivayet edilmiş olmasına rağmen bu ayetlerin zahiri ile nasıl amel ederiz?” demek istiyorlardı. Hakkıyla düşünecek olursan, bu bulaşıcı hastalık dünya ehlinden birçok kimsenin damarlarına işlemiştir.”9

Rafızi Şiiler, imamlarının masum olduklarını iddia etmişler, Sufi’lerin aşırıları da velilerin makamının, peygamberlerden üstün olduğunu, çünkü nebilerin Allah’tan vasıtalı olarak aldıklarını, velilerin ise vasıtasız olarak aldıklarını iddia etmişlerdir. Yine bu iddialarına velilerin Rasulullah sallallahu  aleyhi ve sellem ile uyanık iken görüştükleri, dolayısıyla onlar hata ettiklerinde uyarıldıkları için mahfuz oldukları iddiası da eklenmiştir.

Bu iddialara ayrıntılı reddiyeyi Tasavvuıfun Hakikati adlı çalışmamda vermiş bulunuyorum.



1 Hasen. Ahmed (3/387); el-Elbani, İrvau’l-Galil’de (6/34) hasen demiştir.
2 Hasen Mevkuf. İbn Dureys, Fadailu’l-Kur’an (s.76) Ebu Nasr el-Makdisi, el-Hucce (661) İbnu’l-Cevzi, Menakıbu Ömer (s.123)
3 Taberi Tefsiri (14/208-212)
4 Sahih. Taberi (14/210) Tirmizi (3095) Taberani (17/92) Beyhaki (10/116) Ziyau’l-Makdisi el-Munteka (el yazma no:134)
5 Sahih Mevkuf. Taberi (14/211) Beyhaki Şuab (7/45)
6 Hasen Mevkuf. Taberi (14/212)
7 Hasen Maktu. Taberi (14/212)
8 Sıddık Hasen Han el-Kannuci Fethu’l-Beyan (5/286)

9 Fahreddin Razi Mefatihu’l-Gayb (16/31) Tuhfetu’l-Ahvezi (7/418) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder