30- Maslahat-ı
Mürsele İddiası
Maslahat: mana ve vezin olarak “menfaat”tir.
Salah/iyilik anlamındadır. Fesadın/mefsedetin zıddıdır.
Kur’an’da maslahat kelimesi hak ile irtibatlı
kullanılmıştır.
“Eğer hak, onların heva ve heveslerine
tabi olsaydı, gökler, yer ve içindeki herkes, mutlaka boğulurdu. Oysa biz
onlara, şan ve şereflerini ihtiva eden Kur’an’ı getirdik; fakat onlar, bundan
yüz çevirmektedir.” (Muminun 71) Bu
ayette geçen hak; hevanın zıddı olan vahiydir.1
Maslahat kavramı sünnette ise mefsedetin zıddı olarak
geçmiştir. Bu ise Kur’an’daki manasından farklı değildir. Maslahat; fayda
vermek ve hayırdır.
Usulcülere göre maslahat; hikmet sahibi şeriat
koyucunun kulları için, onlara dinlerini, canlarını, akıllarını, nesillerini ve
ırzlarını korumak için kastettiği bütün faydalardır.2
Şeraite göre maslahat; ibadet veya adet olarak dinin
maksatlarına götüren sebeptir. 3
Dini indiren, kulların maslahatını daha iyi bilir:
“Yaratan hiç bilmez mi? O latifdir, her
şeyden hakkıyla haberdar olandır.” (Mülk
14)
Nas ile maslahat arasında bir çelişki düşünülemez.
Zira naslar ancak kulların maslahatının gerçekleşmesi için gelmiştir.
İslam dini, ister emrolunan farzlar ve menduplar
olsun, ister yasaklar haramlar ve mekruhlar olsun, kulların dünya ve ahiret maslahatlarının
gerçekleşmesi üzerine kuruludur.
İbnu’l-Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Dinin
temeli hikmet ve kulların dünyevi ve uhrevi maslahatları üzerine kuruludur.
İslam dini bütünüyle adalet, bütünüyle rahmet, bütünüyle maslahat ve bütünüyle
hikmettir. Dolayısıyla adaletten zulme, rahmetten merhametsizliğe, maslahattan
mefsedete ve hikmetten anlamsızlığa sapan hiçbir yorum ve hüküm ne kadar tevil
edilirse edilsin İslam dininden olamaz. Çünkü din, Allah’ın kulları arasındaki
adaleti, mahlukatı arasındaki merhameti, yeryüzündeki gölgesidir. Kendisinin ve
rasulü sallallahu aleyhi ve sellem’in
doğruluğunu ispatlayan hikmeti, bunun ispatına yeterli ve doğru
delildir.”4
Maslahat üç türlüdür:
1-
Dünyevi maslahat
2-
Uhrevi maslahat
3-
Her ikisinin
maslahatı
Diğer bir açıdan maslahat
şöyle taksim edilmiştir:
1- Zaruri maslahat: Din ve dünya maslahatlarının yerine gelmesi için zorunlu olan işlerdir.
Din ve dünya maslahatları: dinin, aklın, canın, neslin ve malın korunmasıdır.
Bunlar kaybedildiğinde dünya maslahatları düzgün yürümez. Hatta işler bozulur
ve hayat kaybedilir. Ahirette de kurtuluş ve nimetler kaybedilir, apaçık bir
ziyana dönülür.
2- Hâciyyat olan masalahat: Kişinin genişlemek veya darlığı kaldırmak için ihtiyaç
duyduğu şeylerdir. Talep olunan şey yerine gelmediğinde zorluk meydana gelir.
Pasaport, sağlık karnesi, avlanma izni, helal olan yiyecek içecek, giysi,
mesken gibi şeylerden yararlanmak ve benzerleri gibi.
3-Tahsiniyyat olan maslahatzel olan adetleri almak, lekeleyici şeylerden
uzaklaşmak, temizlik, zineti kuşanmak, nafile ibadetlerle Allah’a yakınlaşmak,
yeme içme ve giyim edepleri, israf etmemek veya yeme, içme ve giyim konularında
kısmamak gibi.
Maslahat, dine uygun yada
aykırı olması bakımından: meşru maslahat ve gayri meşru maslahat olmak üzere
iki türlüdür
.
İtibar açısından maslahat üç kısımdır:
1- Maslahat-ı
mu’tebere: Gözetilmesi için
dinde nas veya icma ile delil gelmiş
olan muteber maslahattır. Aklın korunması için içkinin haram kılınması, canın
korunması için kasten öldürmede kısas cezasının meşru kılınması, malın
korunması için meşru müdafaa ve hırsızın elinin kesilmesi gibi.
2- Maslahat-ı
mulgât: Dinin batıl oluşuna şahitlik
ettiği, nas veya icma deliliyle itibar edilemeyecek olan maslahattır. Miras
taksiminde erkek ve kız kardeşlerin paylarının eşitlenmesi gibi.
3- Maslahat-ı
mursele: İtibar edilip edilmemesi
hakkında nas veya icma bulunmayan ancak dinin menfaati temin ve zararı
gidermeye dair genel maksatlarına uygun olan maslahattır.
Dinen muteber olan maslahat:
düzgün akılların ve selim fıtratın gereği olup, şeriat sahibinin maksatlarını
gerçekleştiricidir.
Şatıbî şöyle demiştir:
“Ticaret ve adetlerden bilinir ki; dini ve dünyevi maslahatlar hevaya tabi
olarak ve hevesler peşinde giderek elde edilmez. Bunlar bahsedilen maslahatların
zıddı olan helake götürür.”5
Meşru ve muteber maslahatın
gerçekleşmesi için gereken şartlardan bazıları şunlardır.
1-
Maslahat zanni
değil, hakiki olmalıdır,
2-
Maslahat kişisel
değil, genel olmalıdır.
3-
Kitap ve sünnete
aykırı olmamalıdır.
4-
Daha öncelikli
olan veya eşit seviyede olan başka bir maslahatı yok etmemelidir.
Şer’i nas, Müslümanın
hayatında hükmedici merci’dir. Akıl buna tabi olan bir kaynaktır.
İslam’ın esaslarından olan; dini merciiyyet ve şer’i nasların yüceltilmesine
dayalı olan bu önemli kaideye muhalefet eden kimseler dini nasların değerini
alçaltmış ve dine açıkça aykırı düşen hususları bir tarafa atmamış, naslara
karşı kötü bir konum almışlar, vehmi/zanni maslahatı nassın önüne
geçirmişlerdir.
Âlimler, maslahat olduğu zannedilen şeyin, şer’i delillere
aykırı olması halinde maslahata itibar edilmeyeceğinde icma etmişlerdir. İcma,
asırlarca; maslahat olduğu zannedilen şeye, şer’i delillere aykırı olduğu zaman
itibar edilmeyeceği şeklinde devam etmiştir.6
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Sana içkiyi ve kumarı soruyorlar.
(Onlara) de ki: İkisinde de insanlar için hem büyük günah, hem de faydalar
vardır; fakat günahları faydalarından daha büyüktür.”(Bakara 219) İçki ve kumarda maslahat/faydalar
bulunduğu sabittir.
Buna rağmen bu ikisi ittifakla haramdır. Zira Allah
Teala şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili
taşlar ve fal okları, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan sakının ki kurtuluşa
eresiniz.”(Maide 90)
Şayet naslarla sabit olan hükümlerin maslahata dayandırılarak
değiştirilmesinin kapısı açılırsa dinin bütün özelliklerinin yok edilmesine
sebep olur. Bu durum dinin delilleri ve hükümleriyle oynamaya imkân verir.
Maslahat gerekçesiyle zina, bazı faizli işlemler, sarhoş edici içkiler ve
beşeri kanunlar koymak mubah sayılır. Maslahat gerekçesiyle Allah’ın dinine
savaş açılır. Allah İslam ümmetini bundan korusun.
3- Nasların zaten maslahatları gözetici olduğunda icma
vardır. Naslarla maslahatın çakışmasına yol yoktur.7
4- Alimler ilk asırlardan hicri 8. asra kadar naslara
itibar edilip, naslara aykırı olan zanni maslahata itilaf edilmeyeceğinde icma
etmişlerdir.8 Et-Tûfî
bu icmaya muhalefet etmiş, ondan sonra bazıları onu takip etmişlerdir.
5- Naslar ağır basan maslahatları kapsamaktadır,
mutlak olarak maslahatla çakışmasına ihtimal yoktur.9
Şeyhulislam İbn Teymiyye rahmetullahi aleyh şöyle
demiştir: “Şeriat maslahatları asla ihmal etmemiştir. Bilakis Allah Teala bize
dinini kemale erdirmiş ve nimeti tamamlamıştır. Cennete yaklaştıran her şeyi
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bize anlatmış, bizleri gecesiyle gündüzü eşit
aydınlıkta olan, sapan mutlaka helak olacağı bir yolda bırakmıştır. Lakin aklın
maslahat olduğuna inandığı şey, eğer dinde
varid olmuşsa şu iki durumdan biri söz konusudur: Ya şeriat ona bu
kimsenin bilmediği açıdan dalalet etmektedir
veya onun maslahat olduğuna inansa da, onda bir maslahat yoktur. Zira
maslahat, tamamen ele geçen veya çoğu ele geçen menfaattir. İnsanların dinde ve
dünyada, faydalı olduğunu zannettikleri şeylerin çoğunda zarar daha galiptir.10
Maslahatı mürseleyi bidatten ayırt etmek için şart
şudur: maslahatı mürsele, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem zamanında
yapılmasını gerektiren bir durum mevcut olmayan veya mevcut olsa da
yapılamasına engel olan şeydir. Bidat ise bunun tam aksidir.
Şüphesiz İslam dini, bütün zaman ve mekânlara uygun
olan bir dindir. Bu konu bütün Müslümanları ilgilendiren bir konudur. Zira
maslahat hususunda insanların farklı görüşleri vardır. Birçok kimse şahsi
maslahatları ile dinin maslahatları arasında ayrımı gözetmedikleri için
meseleler kendilerine karışık gelmektedir.
Dini tamamen yıkmaya çalışanlar da maslahat olduğunu
iddia ettikleri şeylerle hevaya tabi olmayı yasaklayan birçok naslara muhalefet
etmişlerdir.
Allah Teala şöyle buyurmuştur:
“Allah’tan bir hidayet olmaksızın
hevasına uyandan daha sapık kim vardır?”(Kasas
50)
“Kalbini zikrimizden gafil kıldığımız ve
hevasına uyan kimseye itaat etme.”(Keyf
28)
Bu menhec, sapık bir menhecdir. Bütün görüşleri
dinleyen, sonra bunları karşılaştırarak en güzeline tabi olan iman ehlinin
menhecine aykırıdır. Onlar böylece akıl ve iman sahibi olan kimselerdir. Eğer
bir konuda özel bir nas yoksa maslahat gerçekleştiği zaman bu gözetilerek amel
edilmesi gerekir. Maslahatın zıddı olan mefsedet gerçekleştiği zaman ise onu
gidermek ve kapılarını tıkamak gerekir. Salah (iyilik), ıslah (düzeltme), fayda
verme ve hayra teşvik eden genel kapsamlı naslar bu konuda bize yeter.
Batılılaşma ve laiklik davetçileri ise İslam dininin yüceliğini ve hikmetlerini
idrak edemediklerinden, İslam dini ile kulların maslahatları arasında hayalî
bir zıtlık üretmeye çalışırlar.
İslam dini, bütün türleriyle maslahatların korunmasını
güvence altına almıştır. Bu yüzden bu mihveri seçenler, Müslümanların genelinin
ve âlimlerinin boyunlarındaki şuuru hedef almışlar ve İslam’ın aleyhinde türlü
fikrî harp çeşitleriyle tuzaklar kurmuşlardır.
Maslahat-ı mürsele ile amel
etmenin şartları şunlardır:11
Birinci: Maslahat, bir nas
veya icma ile çakışmamalıdır.
İkincisi: Maslahat, dinî maksatların
korunmasına yönelik olmalıdır.
Üçüncüsü: Maslahat, farzların
farzlığı, haram kılınanların haramlığı, had cezaları ve dinî miktarlar gibi
değişmez hükümler hakkında olmamalıdır. Hakkında nas bulunan, üzerinde icma
edilen ve içtihadın müdahale edemeyeceği hükümlerde bu kapsamdadır.
Dördüncüsü: Maslahat,
kendisinden daha üstün veya eşit seviyede olan bir maslahata aykırı olmamalıdır
ki, bununla amel etmek, ağır basan bir kötülüğe veya eşit seviyedeki bir
kötülüğe sebep olmasın.
Bu konuyla ilgili olarak daha geniş bilgi isteyenler
“Maslahat ve Nas” adlı çalışmama müracaat edebilirler.
1 Maverdî
Tefsiri (4/62)
2 Abdulkerim
b. Ali b. Muhammed en-Nemle, El-Muhezzeb Fi İlmi Usûli Fıkhi’l-Mukarin (271003)
Ahmed er-Risûnî, Nazariyetu’l-Mekasıd İnde’l-İman eş-Şâtıbî (1/233) Muhammed
Tahir Hakîm, Riayetu’l-Maslahat ve’-Hikme (1/199)
3 Prof.
Dr. Mustafa Zeyd, el-Maslahat Fi Teşrii’l-İslamî (s.126)
4 İ’lamu’l-Muvakkiin
(3/11)
5 El-Muvafakat
(2/292)
6 Teysiru
İlmi Usuli’l-Fıkh (1/198) Meâlimu Usuli’l-Fıkh İnde Ehli’s-Sunne ve’l-Cemaa
(1/235)
7 Tufî,
Şerhu Muhtasari’r-Ravda (3/527)
8 Abdulvehhab
Hallaf, İlmu Usuli’l-Fıkh (1/8)
9 Abdulvehhab
Hallaf, İlmu Usuli’l-Fıkh(1/8)
10 Mecmuu’l-Fetava
(11/344)
11 Bkz:
Mecmuu’l-Fetava (11/343) İgasetu’l-Lehfan Min Mesayidi’ş-Şeytan (1/330,331)
Şankıti, el-Mesalihu’l-Mursele (s.21)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder