"Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bid'attir. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir." (muslim 867)

10 Kasım 2018 Cumartesi

12-Haber-i Vâhid Olduğu Gerekçesiyle Sahih Hadisleri Reddetmek



12-Haber-i Vâhid Olduğu Gerekçesiyle Sahih Hadisleri Reddetmek


Ahad haberler, dini kaideler ve hükümler bakımından aynı mütevatir gibi bağlayıcıdır. Ahad haber, mütevatir haberi nesh edebilir, mütevatir haberde umum geleni, ahad haber tahsis edebilir. Salih selef  kaidelerde ve hükümlerde ahad ile mütevatir arasında ayrım yapmamıştır. Bilakis böyle bir ayrım sonradan çıkan bir bid’attir.

Nitekim sahabeler, Beytu’l-Makdis’e yönelmenin nesh edilip, kıblenin Ka’beye çevrilmesinde tek kişinin haberiyle amel etmişler, namaz esnasında yönlerini değiştirmişlerdir.1

Medine’de birisi: “Dikkat edin! Şüphesiz sarhoş edici içkiler haram kılındı” diye seslendi. Bunun üzerine insanlar hemen evlerindeki içki kaplarını kırdılar. Öyle ki Medine sokaklarına içkiler aktı.2

Enes radıyallahu anh şöyle demiştir: “Adamın bu haberinden sonra ne geri döndüler ne de bu konuda sordular.3 Bu da sahabelerin tek kişinin haberiyle, onu sorgulamaya bile gerek kalmadan amel ettiklerinin delillerindendir.

Allah azze ve celle :

“Size bir fasık haber getirdiği zaman onun doğruluğunu araştırın” buyurmuştur(Hucurat 6) Bunun mefhumu muhalifi:size fasık olmayan biri haber getirirse onu kabul edin demektir.

Yine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Muaz b. Cebel, Ali ve Ebu musa el-Eşari radıyallahu anhum’a Yemen’e birer başlarına göndermişti. Tebliğ etmekle görevlendirdikleri husus ise sadece ameli konular değil, tevhid gibi akide konularıydı.4

İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Diyorlar ki: “Ahad haberler zan ifade ederler, bu yüzden akidede esas alınmazlar” Bu iddia çok önemli, tehlike ve üzerinde dikkatle durulması gereken hassas bir akide meselesidir. Hadisleri reddetmek veya kabul etmek gibi birçok konu böyle bir önermeden etkilenebilir. Bu akide kaidesine dair deliliniz nedir? Bunu mütevatir delillerle ispat edin, sizin metodunuza göre amel edelim. Akideye dair delilleri nasıl zanlara ve kuruntulara dayandırabiliyorsunuz, sonra da bu bu uğurda birçok hadisleri reddediyorsunuz?”5   

3 Kasım 2018 Cumartesi

11-Zayıf İsrailiyyat Kıssalarıyla Delil Getirmek



11-Zayıf İsrailiyyat Kıssalarıyla Delil Getirmek

Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sahih olarak gelmeyen israili kıssalar Allah’ın zatı, isimleri, sıfatları ve fiillerine yahut peygamberler ve onlara tabi olanlara hakaret içermektedir.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: “Kitap ehli Tevrat’ı İbranice okuyor ve Müslümanlara Arapça olarak tefsir ediyorlardı. Bunun üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Kitap ehlini ne tasdik edin, ne de yalanlayın.”1

İbn Teymiyye şöyle demiştir: “İsrailiyyat üç kısımdır.

Birincisi: Doğruluğunu elimizde bulunan  delillerin tasdik etmesiyle bildiğimiz kısım.

İkincisi: Elimizde olana aykırı olması sebebiyle yalan olduğunu bildiğimiz kısım.

Üçüncüsü: Hakkında sükût edilen, ne tasdik edilen, ne de yalanlanan kısım.”2



1 Sahih. Buhari (7362)
2 Usulu’t-Tefsir (s.26)

13 Ekim 2018 Cumartesi

10-Kıyas Yapmak

10-Kıyas Yapmak

Kıyas ashabı ile kastedilen; kıyası helal ve haram belirlemede esas kabul eden, nas bulunan konuda kıyas yapan, nas bulunmayan konularda susmayıp helal ve haram tayini için kıyasa başvuran, kıyasa aykırı düştüğü zaman hadisi reddeden veya te’vil eden gruplardır.

Allah Azze ve Celle faizi alışverişle kıyaslayanları zemmederek şöyle buyurmuştur:

“Ribâ (faiz) yiyenler, “alışveriş de ribâ (faiz) gibidir” demiş olmaları dolayısıyla, ancak kendisini şeytan çarpmış mecnûn kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Hâlbuki Allah, alışverişi helâl, ribâyı ise, haram kılmıştır.” (Bakara 275)

‘Avf b. Mâlik el Eşcâ’i radıyallahu anh’den gelen bir rivayette, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

“Ümmetim yetmiş küsür fırkaya ayrılır, onların fitne bakımından en büyükleri; meseleleri kendi şahsî görüşleriyle kıyas eden, Allah’ın helal kıldığını haram kılan ve haram kıldığını helal kılan bir kavimdir.”1

Vâsile b. Eska radıyallahu anh’den:Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurdu:

“İsrailoğullarının işi aralarında köle çocukları çoğalıncaya kadar düzgün idi. Onlar henüz meydana gelmemiş işlerde kıyas yaptılar ve hem saptılar, hem de saptırdılar.”2

İbn Amr radıyallahu anhuma’dan: Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurdu:

“İsrailoğullarının durumu aralarında başkalarından esir aldıkları kimselerin çocukları yayılıncaya kadar mutedil devam etti. Onlar re’yleriyle görüş belirttiler, hem saptılar, hem de saptırdılar.”3

Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“İsrailoğulları ancak aralarında diğer milletlerden esir aldıkları kimselerin çocukları türediği zaman helak oldular. Onlar re’y (şahsi görüş) ile hüküm koydular ve saptılar.”4

Sa’id b. el-Museyyeb şöyle demektedir: “Ömer radıyallahu anh’ın insanlar arasında ayağa kalktı ve şöyle dedi:

“Ey insanlar! Dikkat edin! Muhakkak ki re’y ashabı Sünnet’in düşmanlarıdır. Hadisleri ezberlemekten aciz kalırlar. Onlardan birine insanlar sorduğu zaman bilmiyorum demekten utanırlar ve şahsi görüşleriyle sünnetlere karşı inat ederler. Böylece hem saparlar hem de birçoklarını saptırırlar. Ömer’in nefsi elinde olana yemin olsun ki Allah, dinini şahsi görüşlere ihtiyaçsız bırakmadıkça Nebisinin ruhunu almamış ve vahyi kaldırmamıştır. Şayet din re’y ile alınacak olsaydı mestlerin üstünü değil, altını mesh etmek daha layık olurdu. Bu kimselerden sakının ve sakındırın!”5

İbn mes’ud radıyallahu anh şöyle demiştir: “Şüphesiz sizler dininizde kıyasla amel ederseniz, size haram kılınmış birçok şeyi helal sayarsınız ve size helal kılınmış birçok şeyi de haram sayarsınız.”6

İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Sapanların sapıklığının aslı, kıyasını Allah katından indirilen nassın önüne geçirmesi ve Allah’ın emrine tâbi olmaya karşı hevasını seçmesidir.”7

İktizau’s-Sırati’l-Mustakim’de 8 de şöyle demiştir: “Güneşe ve aya da ancak kıyaslar sebebiyle ibadet edilmiştir. Bu gibi şüpheler yüzünden yeryüzünde şirk ortaya çıkmıştır.”

Şeyhulislam İbn Teymiyye, fıkhi meseleler hakkındaki kıyas hususunda da konuşmuş ve kıyas sebebiyle dine muhalefet edildiğini açıklamıştır.9 Onun “Kıyas” adlı bir de risalesi vardır.

Allah Azze ve Celle Hakka suresinde şöyle buyurmaktadır:

“Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki o, muhakkak şerefli bir rasulün/elçinin sözüdür. Yoksa o, bir şâirin sözü değildir. Ne kadar da az îman ediyorsunuz. O âlemlerin rabbinden bir indirilmedir. Eğer Muhammed, bize karşı bazı sözler iftira etmiş olsaydı, elbette ondan gücünü kuvvetini alır, sonra onun şah damarını elbette keserdik. İçinizden hiçbiri de buna engel olamazdı.”(Hakka 38-47)

Allah meseleye şöyle başlıyor: “Görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin ederim ki muhakkak o şerefli bir rasulün sözüdür.” Burada rasul/elçi ile kastedilen Cibril de olsa, Nebi sallallahu aleyhi ve selem de olsa ,her iki ihtimalde de sözün aslı vahye dönmektedir. Bu açıktır. Allah vahyinde, gördüklerinize ve görmediklerinize yemin ediyor. Yalnızca görülen her şeyin Allah’ın vahyi olduğuna hükmedilemez.

Allah’ın vahyi, görebildiklerinizden de, göremediklerinizden de gelir. Allah’ın vahyini yalnız gördüklerinizle hakem kıldığınızda ve onu gördüklerinizle kıyaslarsanız hata edersiniz. Çünkü Allah, indirdiğine yemin etmeden önce, görebildiklerinize ve göremediklerinize yemin etmekle başlıyor. Kıyası ise ancak görebildikleriniz üzerinden yaparsınız.

Görebildiğiniz her şeyi ve göremediğiniz her şeyi bir araya getirebilirseniz, peygamberlerden sonra dilediğiniz gibi kıyaslayın. Bundan sonra Allah şöyle buyuruyor: “O bir kâhin sözü de değildir”

Yani kâhin bir defa isabet etse, yüz defa hata eder. İşte kıyasın sonucu budur. Kâhin görmediklerini, görebildiklerine kıyaslar, remil ile bakıp ölçtükten sonra kıyasla kehanette bulunur.

Sonra Allah Azze ve Celle şöyle buyuruyor: “Eğer Muhammed, bize karşı bazı sözler iftira etmiş olsaydı…” yani kıyasla bizim adımıza bir şey söyleseydi demektir. Kıyas, Allah’a söylemediği şeyi söylemiş gibi nispet etmektir. Çünkü kıyas yapan, belli olmayan bir şey için kıyas yapar. Helal bellidir, haram bellidir. Kıyas yapan kimse, Allah’ın hakkında sükût ettiği bir şey hakkında kıyas yapar. Böylece kıyas ile şu helaldir, şu haramdır dediğinde zorunlu olarak Allah’a iftira etmiş olur.

Allah Azze ve Celle ise kendisine vahiyde bulunduğu Nebî sallallahu aleyhi ve selem hakkında; şayet kendisi adına söylemediği şeyi nispet edecek olursa “elbette ondan gücünü ve kuvvetini alır, sonra onun şah damarını elbette keserdik. İçinizden hiçbiri de buna engel olamazdı” buyuruyor.








1 Sahih. Ebû Zur’a ed-Dımeşkî, et-Târîh, (1/622); Hakim, (3/457, 4/430); Bezzâr, (7/186); Taberânî, (18/50);
İbn Ebî ‘Asım, es-Sunne, (68); el-Lalekâ’î, (149); E bû sa’îd en-Nakkaş, Feva’idu’l-‘Irakiyyin, (s46); Hatib, (13/307); İbn ‘Abdilberr, Cami‘, (2/891); İbn Batta, el-İbane,(272); Beyhaki, Medhal, (207); İbn ‘Asakir, (62/151); Herevi,Zemmu’l-Kelam, (261); Heysemi, Mecma’u’z-Zeva’id, (1/179); İbn Hazm, Muhalla, (1/62). Heysemi dedi ki: ‘Taberani ve Bezzar Sahih’in ricali ile rivayet ettiler.’ Hadisin geniş tahricini Şeyh Ebu Mu’az Seyfullah el-Çubukabadi Kıyas ve  Taklid risalesinde yapmış bulunuyor
2 Hasen ligayrihi.İbn Batta el-İbane (814) Deylemi (5387)
3 Hasen. İbn Mace (56) Bezzar (6/402) Taberani (13/642) Ebu Nuaym Marife (4357) İbn Katan Beyanu’l-Vehm’de (2/348) hasen demiştir.
4 Hasen ligayrihi. Darekutni (4/146) Herevi Zemmu’l-kelam (63) Mervan b. Salim zayıftır.
5 Sahih mevkuf. Herevi, Zemmu’l-Kelam, (267); İbn Kayyım, İ’lamu’l Muvakki’in, (1/55); Telhisu’l-Habir, (3/208).
6 Sahih mevkuf. Hatib; el-Fakih (480) Darimi (1/61)
7 El-Ubudiyye (69)
8 (2/167)
9 Mecmuu’l Fetava (20/504-582)

6 Ekim 2018 Cumartesi

9-Mecâz’a Sığınmak



9-Mecâz’a Sığınmak

Başlarında Cehmiyye’nin geldiği Kelamcılar, İslam’a ulaşılan yolu yıkmak için mecaz kaidesini uydurmuşlar ve bunun neticesinde tamamı hakikat olan Allah’ın kelamını ve rasulünün kelamını hakikat ve mecaz diye taksim etmişlerdir. Birçok ehl’i sünnet âlimleri bu taksime karşı çıkmışlardır. Nitekim İbn Kayyım rahimehullah, es-Savaiku’l Mursele kitabında mecazı üç tagutan biri olarak  saymıştır.

İbn teymiyye rahimehullah, sözün hakikat ve mecaz diye taksim edilmesine karşı çıkarak şöyle demiştir: “Bu taksim ve bu ıstılah, ilk üç asırdan sonra ortaya çıkmış olup, sahabe, tabiin ve onlara güzellikle uyan ilimde meşhur olan imamlar bunu kullanmamışlardır. Hatta Halil b. Ahmed, Sibeveyh, Ebu Amr b. A’lâ ve benzerleri gibi lugat imamları da kullanmamışlardır. Bu genellikle Mutezile ve onlara benzeyen kelamcılardan gelmiştir.”1

Hicri 200 yılı müelliflerinden Ebu Ubeyde Ma’mer b. Musenna’nın Mecazu’l-Kur’an adlı eserinde İmam Ahmed’den mecaz kelimesini rivayet etmiştir. Ancak o bu sözüyle Kur’ân’ın tefsirini kastetmiştir. Mecazın sözü zahirinden çevirmek şeklinde kullanımı ise daha sonra ortaya çıkmıştır.




1 Mecmuu’l Fetava (7/88-91)

8- Zayıf ve Uydurma Hadislere Dayanmak



8- Zayıf ve Uydurma Hadislere Dayanmak

Ebu Katade radıyallahu anh’den: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şu minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittim:

“Sizleri benden çokça hadis rivayet etmekten sakındırırım. Kim benim adıma hadis söyleyecekse hakkı veya doğruyu söylesin. Kim bana söylemediğim bir şeyi nispet ederse cehennemde oturacağı yere hazırlansın .”1

Semura b. Cundub radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurmuştur:

“Kim yalan olduğunu bildiği bir sözü benden rivayet ederse o da yalancılardan birisidir.”2

İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Dinde sahih veya hasen olmayan zayıf hadislere dayanmak caiz değildir.”3

Yine şöyle demiştir: “İmam Ahmed ancak; “Tergib ve terhib konusunda gelen rivayetlerin isnadlarında kolay davranırdık” demiştir. Bunun anlamı; bu konuda gelen rivayetlerin isnadlarında kendileriyle delil getirilen güvenilir kimseler olmasalar da bunları isnadlarıyla rivayet ederdik demektir. Amellerin faziletleri konusunda zayıf hadisle amel edilir diyenin sözüde böyledir. Bu ancak Salih amellerle amel edilmesi hakkındadır. Mesela Kur’an okumak, zikir, çirkin amellerden uzaklaşmak gibi konularda zayıf hadis rivayet edilmesi böyledir.”4

İmam Ahmed burada “Bunları isnadlarıyla rivayet ederdik” demiştir. Hadisleri isnadlarıyla rivayet eden, sorumluluğu üstünden atmıştır. Zira araştırmacı bunu görür ve delil getirmeye elverişli olup olmadığına hükmeder. Bundan dolayı İmam Ahmed’in sözünü, zayıf hadislerle amel etmeye delil getirmek haktan uzaktır. Bu yüzden İbn Teymiyye şöyle demiştir: “İmam Ahmed’in sahih veya hasen olmayan zayıf hadisleri delil getirdiğini nakleden kimse hata etmiştir.”5

Şatıbi şöyle demiştir: “İsnadı zayıf olan hadisleri, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’in söylediğine dair zan galip olmadığı için, bunların üzerinde hüküm dayandırmak mümkün olmadığına göre, yalan olduğu bilinen hadislerin durumu ne olabilir?”6



1 Hasen. İbn Mace (35) Ahmed (5/297)
2 Sahih. Muslim (1/8) İbn Hibban (1/212)
3 Kaidetu’l-Celile(162)
4 Mecmuu’l Fetava(18/66-67)
5 Kaidetu’l-Celile(163)
6 İtisam(288)

29 Eylül 2018 Cumartesi

7-Taklid Etmek



7-Taklid Etmek

Ümmetlerin sapıklığının temelinde taklid vardır. Nitekim Allah Teâlâ taklidi kötüleyerek şöyle buyurmuştur:

“Onlara,“Allah’ın indirdiğine ve rasule gelin” denildiği zaman onlar, “Atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter” demektedirler. (İyi ama) ya ataları hiçbir şey bilmemiş ve doğru yolu da bulamamış idiyseler!” (maide 104)

“Ateşte yüzlerinin çevrildiği o gün, “Keşke Allah’a itaat etseydik ve keşke Rasûle itaat etseydik” derler. Ve yine derler ki ; “Rabbimiz! Biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik; onlar da bizi doğru yoldan saptırdılar.”(Ahzab 66-67)

“Onlar babalarını sapıklık üzere buldular. Kendileri de onların izlerinden koşturuyorlar”(Saffât 69-70)

Ebu hureyre radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem şöyle buyurdu:

“Şayet Yahudi âlimlerden on tanesi bana iman etseydi yeryüzündeki bütün Yahudiler bana iman ederlerdi.”1

Bu hadis, âlimleri delilsiz taklit ve taassup ile bağlanmanın Yahudilerin bir özelliği olduğunu göstermektedir.

Allah Teâlâ şöyle  buyurmuştur:

“Rabbinden apaçık bir delil üzerinde olan kimse, kötü ameli kendisi için süslenilen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?” (Muhammed 14)

“Oysa Allah’tan bir hidayet olmaksızın kendi bâtıl hevesine uyan kimseden daha sapık kim vardır? Allah, zâlim olan kimselere asla hidayet etmez.”(Kasas 50)

“De ki: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin.”(Bakara 111)

İbn Mes’ud radıyallahu anh şöyle demiştir: “Kişi kendisini, yeryüzündekilerin tamamı küfre girse bile küfre .” girmeyecek şekilde şartlandırsın. Sizden biriniz uydu/taklitçi olmasın.” Uydu nedir diye sorulunca şöyle dedi:

“Ben insanlarla beraberim” diyen kimsedir. Şüphesiz kötülük örnek alınamaz.”2

Yine İbn Mes’ud  radıyallahu anh dedi ki: “Sizden biriniz dininde bir kimseyi taklit etmesin! Zira o iman etmişse iman etmiş, küfretmişse küfretmiş olur. İllede birine uyacaksanız ölmüş olan sahabelere uyunuz. Zira hayatta olanın fitneye düşmesinden emin olunamaz.”3

İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Kötülenen taklid; başkasının sözünü delilsiz olarak kabul etmektir.”4

İbn Abdilberr’in Camiu Beyani’l-İlm’de ve İbn Kayyım’ın İ’lamu’l-Muvakkiin’de naklettikleri üzere, taklidin ilim olmadığında ittifak edilmiştir.
İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Haram kılınan taklit üç türdür: 

Birincisi: Babaları taklid etmekle yetinerek Allah’ın indirdiklerinden yüz çevirmek ve ona hiç bakmamaktır.

İkincisi: Taklid eden kimsenin, gürüşünü taklid ettiği kimseyi bilmemesi.

Üçüncüsü: Hüccet ikamesi ve delilin ortaya çıkmasından sonra buna aykırı olan görüşü taklid etmeye devam etmek.”5




1 Sahih. Buhârî (3941) Muslim (2793) Ahmed (2/246, 416)
2 Hasen mevkuf. İbn Batta el-ibane (29) Ebu Nuaym Hilye(1/136-137) İbn Hazm el-İhkam (6/293)
3 Sahih mevkuf. Taberânî, (9/152) Beyhakî, (10/116); Lalekâ’î, İtikâdu Ehli’s-sunne, (1/93); İbn Hazm, el-ihkâm, (6/255); Ebu Nu’aym, Hilye, (1/136) İbnu’l-Cevzî, Safvetu’s-Safve, (1/421) Heysemi, Mecma’u’z-Zevâ’id , (1/180).
* Huzeyfe radıyallahu anh’den benzeri için bkz: Tirmizi,(3/146) ve Bezzâr, (2802).
4 El-Mecmu (4/197)
5 İ’lamu’l-Muvakkiin(2/187)
   

6-Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’in Ashabının Beyanına Müracaat Etmeden Nasların Zahiriyle Amel Etmek



6-Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’in Ashabının Beyanına Müracaat Etmeden Nasların Zahiriyle Amel Etmek

Ehl-i Sünnet, nasların zahiriyle amel etmeye çağırırken, bununla Nebî sallallahu aleyhi ve sellem’in ve sahabenin tefsirine müracaat etmemeyi kastetmezler.

Bu yüzden Şeyhulislam İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir:

“Nebî sallallahu aleyhi ve selem’in ve ashabının tefsirinden yüz çevirerek nasların zahirlerini delil getirmek, bid’at ehlinin yoludur.”1

İmam İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Manalarına ve maksatlarını gözetmeden sözün zahirini alan kimse tıpkı şu adam gibidir: Ona:

“Bid’atçiye selam verme” denilir, o da ona selam vermez ama gider elini ve ayağını öper. Yahut ona

“Bana su doldur” denildiğinde gider suyu doldurur, fakat getirmez ve

“Bana getir demedin ki” der.2



1 Kitabu’l-İman (375)                                                           
2 Mu’cemu’l-Menahi’l-Lafziyye (273)

22 Eylül 2018 Cumartesi

5-Kur’an ve Sünnetin Müteşâbihlerine Tâbî Olmak

5-Kur’an ve Sünnetin Müteşâbihlerine Tâbî Olmak


Müteşâbih: Birçok manaya ihtimali olan demektir. Tahsis edilmiş umumî naslar, takyid edilmiş (kayda ve şarta bağlanmış olan) mutlak naslar, nesh edilmiş olan naslar ve mücmel (birden çok manaya ihtimali olup bu ihtimallerden biri tercih edilmeyen) naslar müteşabihlerdir.

Muhkem: Tek bir anlama, açıkça dalalet eden, nesh edilmemiş ve takyid edilmemiş olandır.

Allah Azze veCelle muhkem ve müteşâbih hakkında şöyle buyurmuştur:
“Kitab’ı sana indiren o’dur. O kitabın bir kısmı muhkem âyetlerdir. Bunlar Kitab’ın aslıdır. Diğerleri ise, müteşâbih âyetlerdir. Kalplerinde eğrilik bulunan kimseler, fitne çıkarmak ve te’vilini yapmak için müteşâbih olan âyetlere tâbi olurlar. Oysa müteşabihin te’vilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde yüksek dereceye erişmiş olanlar ise: “Biz ona inandık; hepsi rabbimiz katındandır” derler. Bunu, akıl sahiplerinden başkası düşünmez.” (Al-i İmran 7)

Aişe radıyallahu anha’dan: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem bu ayeti okudu (Al-i İmran 7) Sonra şöyle buyurdu:
“Onun müteşabihlerine dalanları gördüğün zaman bil ki, Allah’ın bahsettiği kimseler onlardır. Onlardan sakının!” 1

Said b. Cubeyr şöyle demiştir: “Haruriyye’nin (Haricilerin) tabi olduğu müteşabih ayetlerden biride şudur:
“Her kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.”(maide 44) Onlar bu ayeti
“…Sonra kafir olanlar putları ile denk tutuyorlar” (en’am 1) ayeti ile birlikte değerlendiriyor ve yöneticilerin haktan başkasıyla hükmettiklerini görünce şöyle diyorlar:
“O küfretmiştir. Küfreden de rabbine denk tutmuştur ve şirk koşmuştur. Bu ümmet müşriktir.” Böylece gördüğün gibi huruc ediyor ve savaşıyorlar. Çünkü onlar müteşabih olan bu ayeti te’vil etmektedirler.”2

Eyyub es Sahtiyani şöyle demiştir: “Hiçbir heva ehli bilmiyorum ki müteşabih delil getirerek  mücadele etmesin.”3
 
İbn Kesir rahimehullah şöyle der: “Allah Teala Kur’an’da kitabın anası olan muhkem ayetlerin yani:hiçbir insana kapalı gelmeyecek şekilde dalaleti apaçık olan beyanların bulunduğunu haber veriyor. Diğer bir kısmı ayetlerinde insanlardan çoğuna veya bazılarına dalaleti kapalı gelen ayetler olduğunu bildiriyor. Kim kendisine kapalı gelen müteşabihleri, açık olanlarına döndürür ve müteşabih olanlara muhkem olanlarla hükmederse hidayet bulur. Kimde aksini yaparsa sapar.”4

Şeyh Muhammed b. Abdilvehhab rahimehullah şöyle demiştir. “Ehl’i sünnetin alameti açık delillerle istidlal yapmalarıdır. Sapıklık ehlinin alameti ise müteşabih delillerle istidlal yapmaktır.”


1_Sahih. Buhari (4547) Müslim (2665)
2_Hasen maktu. Acurri eş-Şeria (44) İbnu’l Munzir, Tefsir(228) Suyuti, Durru’l-mensur (2/146) Şatıbi el-itisam
3_El-ibane(2/605)
4_Tefsiru İbn Kesir(2/6)

8 Eylül 2018 Cumartesi

4-Fasit/Bozuk Te’vil

4-Fasit/Bozuk Te’vil


Âlemdeki bozukluğun aslı, sapık fırkaların dayandıkları ve kendisiyle Allah’ın kelâmını ve Rasulullah sallallahu aleyhi selem’in sözlerini tahrif ettikleri bozuk te’vildir. Öyle ki, sapıklıkları onlardan bazısını şu sözü söylemeye götürmüştür: “Kitap ve sünnetin zahirine tutunmak küfrün asıllarındandır.”

İmam Ahmed rahimehullah şöyle demiştir: “İnsanlar en çok, te’vil ve kıyas yönünden hata etmişlerdir.” 1

İbn teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Sonrakilerin çoğunun kullanımında te’vil, kelimeyi delil sebebiyle tercih edilmeyen ihtimalden, tercih edilen ihtimale çevirmektir Bunların ıstılahında kelimenin anlamı zahirin dalaletine uygun olmamaktadır. Onlar Allah Teâlâ’nın muradının kelimenin bu şekilde yorumlanması olduğunu ve nasların delalet ettiği manaya mualif yorumu olduğu, bunu da yalnızca Allah’ın ve te’vil ehlinin bildiğini zannederler.”2



1 İbn Teymiyye, İman (s.375)

2 Mecmuu’l Fetava (5/35)

3- Aklın, Naklin Önüne Geçirilmesi




3- Aklın, Naklin Önüne Geçirilmesi

İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Sahih nakle muhalefet eden herkes aslında sarih aklada muhalefet etmiştir. Allah Teâlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:


“Onlar da derler ki: “Evet; bize bir uyarıcı gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve “Allah hiçbir şey indirmedi. Siz ancak büyük bir sapıklık içindesiniz, dedik.” Ve yine derlerki: “Eğer dinleseydik yahut akıl etseydik, cehennem ehlinden olmazdık.” (Mülk 9-10)1
İbn Kayyım rahimehullah şöyle demiştir: “Nakil ile akıl çatışırsa, sahih nakil alınır. Akıl ise ayaklar altına atılır. Allah’ın akla ve akılcılara çizdiği budur.”2


1 Daru’t-Tearuzi’l-Akli ve’n-Nakl
2 Muhtasaru’s-Savaik (s.82)

4 Eylül 2018 Salı

2- Re’yi/Şahsi Görüşleri Delilin Zahirinin Önüne Geçirmek



Allah Teala şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Allah’ın ve Rasulünün önüne geçmeyin. Allah’tan korkun.
Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla işitendir; hakkıyla bilendir.” (Hucurat 1)

“Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz. Allah’a ve ahiret gününe inandığınız taktirde, onu, Allah’a ve rasule arz edin. Bu netice itibariyle daha hayırlı ve daha güzeldir.” (Nisa 59)

“Allah ve Rasulü bir şeye hükmettikleri zaman, mü’min erkek ve mü’min kadının kendi işlerinde artık başka bir şeyi seçmeye hakları yoktur. Kim Allah’a ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab 36)

“Fakat hayır; Rabbine yeminler olsun ki onlar, aralarındaki çekiştikleri şeyler hakkında seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyet göstermedikçe iman etmiş olmazlar.” (Nisa 65)

Abdullah b. Amr radıyallahu anhuma’dan: Nebi sallalahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işittim:

“Muhakkak ki Allah ilmi size verdikten sonra çekip almak suretiyle kaldırmaz. Lakin âlimlerin canlarını ilimleriyle birlikte almak suretiyle kaldırır. Geriye cahil insanlar kalır. Onlara fetva sorarlar, onlarda görüşleriyle fetva vererek hem kendileri sapar, hem de başkalarını saptırırlar.”1

Ali radıyallahu anh şöyle demiştir: “Şayet din görüş ile olsaydı, mestlerin altına mesh etmek, üzerine mesh etmekten daha uygun olurdu. Fakat Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’in mestlerin üzerine mesh ettiğini gördüm.”2

Re’y (görüş), Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den gelenlere ve selefin üzerinde bulunduğu yola aykırı olduğunda bu bir bid’attir. Şâtibî şöyle demiştir: “Görüş, sünnete aykırı olduğu zaman bid’at ve sapıklık olur.”3

Nitekim Hadis ehli,re’y ehlinin mukabili olarak “Ehl-i Hadis” diye isimlendirilmiştir. Çünkü re’y ehli görüşlerini hakkın önüne geçirmeye devam ettiklerinden, Hadis ehli, bu şiarlarıyla re’y ehlinden ayrılmışlardır. Hadis ehli, Allah’ın dininin önüne  geçirilen görüşleri kabul etmez ve razı olmazlar.

Ebu’l Kasım el-İsbehani şöyle demiştir: “Hadis ehlinin ittifak etmelerinin sebebi, onların dini Kitap ve sünnet’ten,nakil yoluyla almalarıdır.Böylece ittifak ve uyuma varis olmuşlardır. Bid’at ehli ise dini görüşlerden alırlar, böylece ayrılık ve ihtilaflara  varis olurlar.




1 Sahih.  Buhari (7307) Re’y (şahsi görüş) ve kıyasla zorlamanın kötülenmesi babı
2 Hasen  Ebu Davud (162)

3  El-itisam (2/335)

2 Eylül 2018 Pazar

1-Hevaya uymak


1-Hevaya uymak

Allah Teala şöyle buyurmuştur:

Kendi hevasını ilah edinen kimseyi gördünmü?” (Furkan 43)

“Allah’tan bir hidayet olmaksızın kendi hevasına uyan kimseden daha sapık kim vardır?” (Kasas 50)

“Şüphesiz bir çok kimse, bilmeden, kendi hevalarıyla (fetva verip halkı) saptırıyorlar.” (En’am 119)

“Şeytanın yeryüzünde heva ile saptırdığı sapkın kimseler gibi…” (En’am 71)

“İnsanlar arasında adaletle hükmet; hevana tabi olma; aksi halde Allah’ın yolundan seni saptırır.” (Sad 26)

“Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar, kendi hevalarına uymaktadır” (Kasas 50)

Bu ayetlerde heva, hakkın ve delile uymanın zıddı olarak bildirilmiştir.

 İbn Uyeyne rahimehullah’a: “Heva ehli nasıl oluyor da hevalarına şiddetli bağlanyorlar?” diye sorulunca şöyle demiştir:

“Allah Teala’nın şu sözünü unutuyormusun:  “Buzağı tutkusu, küfürleri yüzünden kalplerine içirilmişti (iyice işlemişti).” (Bakara 93)”1

İbn Sirin rahimehullah şöyle demiştirir: “İnsanların dinden en hızlı irtidat edenleri heva sahipleridir.”2

İbn Avn rahimehullah şöyle demiştir: “Heva, kalbe baskın gelirse kişi daha önce çirkin gördüğü şeyleri güzel görmeye başlar.”3

EbuBekr b. Ayyaş rahimehullah’a: “Sünnet ehli kimdir?” diye sorulunca:

 “Hevalar zikredildiği zaman bunlardan hiçbir şeye taassup göstermeyen kimsedir” dedi.4

Ali b. Harbşöyle demiştir: “Heva sahibi olan herkes aldırış etmeksizin yalan söyler”5

İbn Teymiyye rahimehullah şöyle demiştir: “Heva sahibini heva kör ve sağır etmiştir. Allah ve rasulü için olanı düşünmez ve onu talep etmez. Allah ve rasulünün razı olduğuna razı olmaz. Allah ve rasulü için öfkelenmez. Bilakis hevasına uyan şey eline geçtiğinde razı olur, hevasına uymayan şeyle karşılaşınca öfkelenir, bununla beraber dinde de şüphe içindedir… Nefsinin veya grubunun hamiyetini, kendisini yüceltip övmeleri için gösteriş yapmayı veya dünyalık bir gayeyi amaçlar…”6

“Çoğunluğa şüpheli gelen şeylerin sebebi, ya insanların geneline, ya ilim ve anlayışları eksik olan veya istenmeyen huyları olan ilim talebelerine meselenin kapalı gelmesidir. Zira bu kapalılığın birinci sebebi: İlim eksikliğidir. Yüz hadis ezberleyenin, bin hasin ezberleyen gibi olmadığı malumdur İkincisinin ilmi daha fazladır.

İkinci sebebi: anlayıştaki kusurdur. Kişi daha fazla ezberleyince onda daha fazla ilim var gibidir. Ancak onda anlayış yoktur. Yine bu da meselelerin kapalı gelmesine sebeb olur. Zira o nasları olduğu gibi anlamaz.

Üçüncüsü: Kötü arzudur. Nasları inandığı gibi yorumlari. Bunlar Kur’an veya sünnet hakkında kendi görüşüyle konuşur, nasları inandığı şeye uygun düşürmeye çalışır. Ona inandığı şeye aykırı bir nas geldiğinde boynunu çevirir. Bazen nassı reddeder… Ama Allah’ın kendisine ilim, anlayış ve samimi niyet verdiği kimse, nasları kendine uydurmaz, naslara uyar. Kalbi, kalıbı, azaları ve sözleriyle delili talep eder. Bu genellikle hakka isabet eder, ulaşması için ona hak kolaylaştırılmıştır.”7





1 Mecmauu’l-Fetava
2 Hasen maktu. El İbane (2/431)
3 Eş-şerh ve’l-İbane (131)
4 El Lalekai (1/655)
5 Hatib,el-Kifaye (s.151)
6 Minhacu’s-sunne (5/256)

7 İbn Useymin, Sahihu’l-Buhari Şerhi (1/126)