İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap
İFFETLİ OLMAK , KANÂAT, KİMSEDEN BİR ŞEY
İSTEMEMEK
Allah azze ve celle bakara suresinin 273. ayetinde şöyle buyuruyor;
Allah yoluna bağlanmış fakirler içindir ki, yeryüzünde
dolaşmaya güç yetiremezler. Bilmeyenler onları iffetlerinden dolayı zengin
sanır. Onları simalarından tanırsın, ısrarla insanlardan istemezler. Hayırdan
her ne infak ederseniz, muhakkak ki Allah onu hakkıyla bilir.
Şeyh ebu muaz sahih tefsir kitabında bu ayetin tefsirinde şu rivayetleri nakletmiştir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin; insanları
dolaşıp kendisine bir iki lokma veya bir iki hurma verilen kimseler değildir.
Miskin; ihtiyacını giderecek bir şey bulamayan, insanlardan bir şey beklemezken,
dilenmediği halde kendisine sadaka verilen kimsedir.” (Sahih
Buhâri (4539)
Katade dedi ki; “Allah yoluna bağlanmış fakirler;
kendilerini Allah yolunda savaşmaya adayanlar ve ticaret yapamayanlardır.” Abdurrazzak Tefsir
(1/109) Taberi (5/24) İbnu’l-Munzir Tefsir (9) İbn Ebi Hatim (2867)
Mucahid dedi ki; “Onları simalarından tanırsın yani
yüzlerindeki mahçubiyet ve çekingenlik kastedilmiştir.” Abdurrazzak (1/109) Taberi (5/27) İbn Ebi
Hatim (2872)
Ebu Said el-Hudrî radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Bir ukiyye (kırk
dirhem) değerinde bir şeyi olup da dilenen kişi ısrarla istemiş olur” Sahih Ebû Dâvûd ( 1627) Nesâî (2595) İbn Huzeyme (2447) İbn
Hibban
Semure b. Cundub radıyallahu anh’den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Dilencilik
tırmalamalardır. Kişi onunla yüzünü tırmalar. İsteyen o tırmalamaları yüzünde
bırakır, isteyen de (dilenmeyip yüzünü) korur. Kişinin idareciden istemesi veya
mecburiyetten dolayı birinden istemesi bunun dışındadır.” Sahih Ebu Davud (1639) Tirmizi (681) Nesai (2598) İbn Hibban
(3397)
Allah azze ve celle yine zariyat suresi 19. ayetinde şöyle
buyurmuştur: Mallarında, dilenenin ve
muhtacın da bir hakkı vardır.
Katade dedi ki: “Bu ayette geçenler Müslümanların
fakirleridir. “LİSSAAİLİ”
kelimesi; başkalarına el açıp dilenen kişidir. “VELMAHRUUM” kelimesi ise iffetli
davranıp yoksul olmasına rağmen başkalarına el açmayandır. Ey Âdemoğlu! Her
ikisinin de senin üzerinde hakkı vardır.” Sahih Taberi (21/514, 515)
Ebu hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Miskin kişi, bir iki hurma veya bir iki lokma için dolaşıp başkalarına el açan kişi değildir.” Sahabeler:”Peki miskin kimdir?” dediler. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kendine yetecek malı
olmayan, yeri bilinmediği içinde kendisine sadaka verilmeyen kişidir ki, muhtaç
olan kişide budur.” SAHİH Ahmed (2/260) İbn Hibban
(8/138) Ebu Davud(1632)
BUHARİ’NİN SAHİHİ
DİLENMEYİP ONURLU DAVRANMAK
Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh şöyle anlatıyor: Ensardan
bazı sahabiler Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den bir şeyler istedi.
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’de verdi. Daha sonra yeniden istediler,
yeniden verdi. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem yanında bulunan mal
bitince “Yanımda bulunan malı asla
sizden saklamam.(Dilenmeden) onurla(başı
dik bir şekilde) yaşamak isteyene Allah
bunu nasib eder. Halktan (yardım dilemeyerek) istiğna edeni Allah zengin kılar. Sabretmek isteyeni sabrettirir.
Hiçbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir nimet verilmemiştir” buyurmuştur.(Ahmed – Beyhakî –
Nesai Sunenu’l kubra
Ebu hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre
Rasul’u Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Canım elinde olan Allah’a yemin olsun ki,
bir kimsenin, urganını alıp bununla sırtında odun taşıması, bir kimseye gidip
bir şeyler dilenmesinden –o kimse ister versin ister vermesin- daha
hayırlıdır.”( Nesai Sunenul kubra
Zubeyr ibnu’l Avvam radıyallahu anh Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Sizden birinin, urganını alıp, sırtında odun yükü taşıması, böylece
Allah’ın onun başını dik bir durumda tutması, ister versinler, isterse
vermesinler, insanlardan dilenmesinden daha hayırlıdır.”
Urve ibn Zubeyr ve Said İbnu’l museyyeb’in naklettiğine göre
Hakim b. Hizam radıyallahu anh şöyle demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem’den istedim, verdi. Sonra yine istedim, yine verdi. Sonra tekrar
istedim, tekrar verdi ve şöyle buyurdu: “Ey
Hakîm! Bu(Dünya) malı, yeşil ve
tatlıdır. Kim onu tamah etmeden alırsa onun için bereketli olur. Kim de hırsla
alırsa bereketini göremez. Tıpkı yiyip yiyip doymayan kimse gibi olur. Veren el
alan elden hayırlıdır.
Hakîm şöyle dedi: “Ey Allah’ın Rasulu! Seni hak olarak gönderen Allah’a yemin olsun ki ölene kadar, senden sonra bir daha kimseden bir şey alıp onun malını eksiltmeyeceğim.”
Ebu Bekir radıyallahu anh (halifeliği sırasında) Hakîm’i geçimlik (atâ) vermek üzere çağırmış, fakat o kabul etmekten kaçınmıştır. Ömer radıyallahu anh’de çağırmış o yine kabul etmemişti. Ömer bunun üzerine “Ey insanlar! Siz şahit olun. Ben ona, hakkı olan iki bin (dirhemi) verdim, fakat o kabul etmekten kaçındı ve almadı” demiştir.
Hakîm Rasulullah sallallahu aleyhi ve selem’den sonra vefat
edene kadar hiçbir kimsenin malını almamıştır.(Bekhaki
DİLENMEYEN VE HIRS GÖSTERMEYEN KİMSEYE ALLAH’IN VERMESİ
“Ve zenginlerin
mallarında, isteyen fakirin de, (iffetinden dolayı istemeyen) yoksulun
da bir hakkı vardır. (zariyat 19)
Abdullah İbn Ömer, “Ömer’i radıyallahu anhumâ şöyle derken işittim” demiştir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bana bir atâ (geçimlik) vermişti. O’na, “Bunu benden daha çok ihtiyacı olan birine ver” dedim. Bunun üzerine peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bana, “Al bunu, sana, istemeden ve hırs göstermeden bir mal gelirse onu al, gelmezsede peşine düşme” buyurdu.
MALINI ÇOĞALTMAK AMACIYLA DİLENMEK
Ömer’in torunu Hamza İbn Abdullah şöyle der: Abdullah İbn
ömer’ radıyallahu anh şöyle derken işittim: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurmuştur: “Daima
insanlardan isteyen kimse kıyamet günü yüzünde hiçbir et parçası bile
bulunmayan bir halde gelecektir.”
Hamza’dan nakledildiğine göre, İbn Ömer, dilenmekle ilgili bu hadisi peygamber’den sallallahu aleyhi ve sellem işitmiştir………
MUSLİM’İN SAHİHİ
İSTEMEKDEN NEHİY BABI
Abdullahi’bnu Âmir el-Yahsubî dedi ki: Ben Muâviye’den
işittim şöyle diyordu: Sizleri Ömer zamanında mevcûd ve sâbit olan hadisler
müstesnâ, bunların dışında hadisleri çoğaltmanızdan men ediyorum. Şüphesiz ki
Ömer de Azîz ve celîl olan Allah için halkı hadisleri çoğaltmamaları hususunda
ikaz eder korkuturdu. Ben Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim
buyuruyordu ki: “Allah her kime büyük
bir hayır murâd ona din husûsunda bir ince anlayış verir.” Ve yine
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Ben (hakiki bir verici değil) ancak bir Hâzin’im. Her kime kendimden
gönül hoşluğu ile arzu ederek verirsem, o mal kendisi için bereketlendirilir.
Her kime de istemesinden ve harîsliğinden dolayı verirsem, o mal o hırslı kimse
dâima yiyen ve aslâ doymayan bir obur gibidir.”
Muaviye radıyallahu anh dedi ki: Rasullullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “İstemekte
ısrar etmeyiniz. Vallahi herhangi biriniz benden bir şey ister ve bu istemesi,
ben onu sevmediğim halde benden kendisine verdiğim şey de onun için bir bereket
ve meymenet olmaz.”(Nesai sunenu’l kubra
“MİSKİN, KENDİNİ
GEÇİNDİRECEK ŞEYİ BULAMAYAN VE KENDİNE SADAKA VERİLEBİLMESİ İÇİN ZARÛRETTE
OLDUĞU DA BİLİNEMEYEN KİMSEDİR” BÂBI
Ebu Hureyre radıyallahu anh den: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Miskin, şu kapı kapı dolaşmayı sanat edinen, sadaka için halkı dolaşıp halkın da kendisine bir iki lokma, bir iki hurma verdiği dilenci makûlesi değildir” buyurdu. Sahâbiler: Öyle ise miskin kimdir? Yâ Rasulullah! Dediler. “Miskin, kendini geçindirecek gınâya mâlik olmayan ve kendisine verilmesi için (halk tarafından) zarûreti bilinmeyen, kendisi de kalkıp halktan bir şey istemeyen (afif, nezih) kimsedir” buyurdu.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den: Rasulullah sallallahu alyhi
ve sellem buyurdu ki: “Miskin, kendisini
bir iki hurmanın, bir iki lokmanın geri çevirmekte olduğu (dilenci) kimse değildir. Miskin, ancak zarûretler
içinde iffetli kalmaya çalışan nezih kimsedir. İsterseniz şu âyeti okuyunuz:
“(Sadakalar) Allah yolunda kendilerini vakfetmiş fakirler içindir ki onlar, yeryüzünde dolaşmaya muktedir olmazlar. (Hallerini) bilmeyen iffet ve istiğnâlarından dolayı onları zengin kimseler sanır. Sen o gibileri sîmâlarından tanırsın. Onlar, insanlardan yüzsüzlük edipte (bir şey) istemezler. Siz, (hak yolunda) ne mal harcarsanız şüphesiz Allah onu hakkıyla bilicidir.” (Bakara 273)
İNSAN İÇİN, DİLENMENİN ÇİRKİNLİĞİ BÂBI
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, (şöyle demiştir) :
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Sizden bir kimse dilenmekten asla vaz geçmez. En kıyâmet gününde bu
şerefsiz kimse, yüzünde bir et parçası olmaksızın Allah’a kavuşur!”
Buradaki râvi de, Zühri’nin kardeşi Abdullah ibn Muslim’den bu isnat ile bu hadisin aynısını rivayet etmiştir, fakat “MUZ’a (parça) kelimesini zikretmemiştir.
Hamza, babası Abdullah ibn Ömer’den, şöyle derken duymuştur:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Bazı haysiyetsiz kimse devamlı surette haktan dilencilik yapar. Nihayet
böylesi kıyamet gününde yüzünde bir et parçası olmaksızın (huzura) gelir.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her
kim çok mal toplamak için, insanlardan onların mallarını dilenip durursa,
muhakkak bir ateş parçası istemektedir. Artık ya bu ateşin az olmasını, yahut
da çok olmasını istesin!”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem’den işittim şöyle buyuruyordu: “Yemîn ederim ki sizden birinizin sabahleyin gidip sırtına odun
toplaması, bununla sadaka vermesi ve insanlardan mustağnî olması, bir kimseye
gelip de ondan sadaka istemesinden elbette daha hayırlıdır. Kimbilir o gittiği
kimse de ya verir veya vermez. Hiç şüphe etmeyiniz ki yüksek el, alçak elden
daha faziletlidir. Sadaka vermeye, nafakası üzerine vacip olanlara ihsan ile
başla.”
Ebu Hureyre radıyallahu anh dedi ki: Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Sizden
birinizin bir kucak odun demetlemesi, sonra bu demeti sırtına yükleyip bunu
satması, kedisi için verecek, yahut vermeyecek olan bir kimseye gidip
istemesinden elbette çok hayırlıdır.”
Ebu Muslim Havlânî şöyle dedi: Bana, sevgili ve emin olan kimse tahdis etti. O zâta gelince bana sevimlidir, indimde de emîn bir kimsedir. (Yani) Avfu’bnu Mâlik el-Eşcaî radıyallahu anh şöyle dedi: Biz Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda dokuz, yahut sekiz, yahut da yedi kişi idik. Rasulullah:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Halbuki bizler yakın zaman önce bey’at etmiştik. Bunun üzerine biz:
Yâ Rasulullah! Biz sana daha önce bey’at verdik, dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? diye sordu.
Biz sana daha önce bey’at verdik, yâ Rasulullah! dedik. Sonra tekrar:
“Allah’ın Rasûlüne bey’at vermez misiniz? Dedi. Biz ellerimizi uzatıp:
Yâ Rasulullah! Biz evvelce sana bey’at ettik. Şimdi ne üzerine bey’at ediyoruz? Dedik.
“Allah’a ibâdet edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamanız, beş vakit namazı kılmanız, itâatkâr olmanız(burada hafif bir kelimeyi daha gizlice söyledi) ve insanlardan hiçbir şey istememeniz üzerine” buyurdu. Sonra ben bu cemâatten bazılarını gördüm ki, herhangi birisinin kamçısı yere düşerdi de onu kendisine uzatıverecek olan bir kimseden bunu istemez(kendisi iner alır) dı.
İSTEMEK, KENDİLERİ İÇİN HELÂL OLAN KİMSELER BÂBI
Kabîsatu’bnu Muhârik el-Hilâlî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir kere keffâletten dolayı ağır bir borç altına girmiştim. O sırada Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bu borç sebebiyle kendisinden sadaka
istemeye mecbûr oldum. “Biraz otur,
sabret. Bize zekât malı getiren olur sana ondan vermelerini emrederiz.” Dedi.
Sonra Rasûlullah devamla şöyle buyurdu: “Ey
Kabîsa! İstemek yalnız şu üç sınıf insanlardan herhangi birisi için helâldir:
- Bir cemâate veya ferde kefil olarak
borçlanan kimseye, keffâleti yerine getirene kadar istemek helâl olur.
Fakat aldığı sadaka ile yüklendiği borcu ödedikten sonra artık istemekten
kendini tutar.
- Serveti bir âfete uğrayıp helâk olan
kimseye de hayat ve maîşette zarûri olan ihtiyaçlarını temin edinceye
kadar istemek helâl olur.
- Zengin iken fakirliğe ve ihtiyaca
düçâr olan kimsenin de istemesi mübahtır. Bu devlet düşkünü kimse de aklı
başında konu komşuları ve hemşehrilerinden üç kişi arasında: Fulân kimseye
bir fakîrlik musîbeti isâbet etmişitir! Denilerek acınacak derecede
şiddetli bir ihtiyaç için de bulunmalıdır. Buda hayat ve maîşette zarûrî
olan ihtiyaçlarını temin edinceye kadar helâl olarak isteyebilir.
Ey Kabîsa! Bu üç
sınıf insandan başkasının istemesi harâmdır. O dilenci dilendiği şeyi harâm
olarak yer.”(Nesai sunenu’l kubra
İSTEME VE HIRS GÖSTERME OLMAYARAK KENDİSİNE BİR ŞEY VERİLEN
KİMSE İÇİN BU İHSÂNI ALMANIN MÜBAHLIĞI BÂBI
Abdullah ibnu Ömer dedi ki: Ömer ibnul Hattâb radıyallahu
anh’den işittim, şöyle diyordu: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ara sıra
bana Beytu’l-Mâldan bana gâzilik bahşişi verirdi. Ben de: Bunu, benden daha
fazla muhtaç olan fakire veriniz, derdim. Nihayet bir kere daha bana bir mal
bahşişi verdi. Ben yine: Bunu, benden daha muhtaç olan birine veriniz, dedim.
Bunun üzerine Rasulullah : “Sen bunu al!
Sana bu maldan bir şey geldiğinde sen harîs olmadığın ve isteyicisi de
bulunmadığın halde o malı al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine temâyul
ettiği bir malın peşinde de nefsini koşturma.” Buyurdu.(ahmed Müsned)
Abdullah ibn Ömer’den: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Ömer ibnu’l-Hattâb radıyallahu anh’e (Beytu’l-Mâl’den) atiyye verirdi de Ömer de o’na: Ya Rasûlullah! Bunu, benden daha ziyade muhtaç olan bir kimseye ver, derdi. Rasûlullah cevaben şöyle buyurdu: “Bunu al da istersen kendine mal yap, veyâhut sadaka yap. Harîs olmadığın ve isteyicisi de bulunmadığın halde sana bu maldan bir şey geldiğinde sen onu al. Böyle kendi gelmeyen ve nefsin kendisine meylettiği bir malın arkasından nefsini tâkip ettirme, buyurdu.” Abdullah’ın oğlu Sâlim der ki: İşte bundan dolayı (babam) İbn Ömer, kimseden bir şey istemez ve kendisine verilen hiçbir şeyi de ret etmezdi.
İbnu’s-Sâıdiyy el-Mâliki dedi ki: Ömer ibnu’l-Hattâb, beni zekât alıp toplamaya memur etti. Zekâtları topalayıp bitirdiğimde bunları kendisine teslim ettim. Çalışma ücretimin bana verilmesini emretti. Bunun üzerine ben: Ben Allah için çalıştım. Benim ücretim Allah üzerindedir, dedim. Ömer cevaben: Sana verileni al. Çünkü Rasûlullah zamanında ben de bu işte çalıştım da o, benim çalışma ücretimi bana verdi. Ben, Rasûlullah’a senin bana söylediğin gibi söyledim. Bunun üzerine Rasûlullah: “İstemeden sana bir şey verildiğinde bunu ye ve tasadduk et.” Buyurdu.
İMAM AHMED BİN HANBEL’İN MÜSNEDİ
İNSANLARDAN BİR ŞEY İSTEMEKTEN VE DİLENMEKTEN SAKINMAK BÂBI
hilalb. Hısn anlatıyor: Ebû saîd el-Hudrî’nin yanında
misafir oldum. Bir defasında denk gelip aynı mecliste oturduğumuzda şöyle
anlattı: Bir gün açlıktan karnıma taş bağlamıştım. Hanımım veya annem bana:
“Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e git ve ondan bir şeyler iste. Falan
gidip istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona verdi. Falan da gidip
istedi, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem ona da verdi” dedi. Ben: “Eğer ihtiyacım olan şeyi bulamazsam giderim”
dedim. (Açlığımızı giderecek) bir şey bulamayınca Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem’e gittim ve hutbe verdiğine şahit oldum. Hutbesinde şu sözlere yetiştim:
“Hayâ ederek dilenmekten kaçınan kimseyi
Allah iffetli kılar. Kanâat ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye
muhtaç etmez. Bizden bir şey isteyene varsa yardım eder, yoksa da teselli
ederiz. Ancak iffetli kalıp bizden bir şey istemeyen, bizim için isteyenden
daha sevilendir.” Bunun üzerine ben bir şey istemeden geri döndüm. Ondan
sonra Yüce Allah hâlâ bize rızık verir. Hatta Ensar arasında rızkı bizden çok
olan bir aile tanımıyorum.(Darimi buhari Müslim Tirmizi Nesai İbn Ebi Asım İbn Hibban
Ebu Saîd El-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Utanarak
dilenmekten kaçınan kimseyi Allah iffetli kılar” buyurdu.(HASEN)
DİLENMEMEK ÜZERE BİÂT ETMEK BÂBI
Âsım der ki: Ebu’l-Âliye’ye: “Sevbân kimdir?” diye
sorduğumda: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in azatlısıdır” karşılığını
verdi. Sevban’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Kim bana insanlardan bir şey istememe
konusunda garanti verir de, ben de ona
Cennete(gireceğine) garanti
vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Sevbân kimseden bir şey
istemezdi.(SAHİH)
Sevbân’ın bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Kim bana bir şey konusunda
garanti verir de, ben de ona Cennete(gireceğine) garanti vereyim?” diye sorunca, ben: “Ben” cevabını verdim. Bunun
üzerine Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem: “İnsanlardan bir şey isteme” buyurdu. Sevbân bineğe binmişken
kamçısı düşünce bile kimseye: “onu bana ver!” demez, kendisi inip alırdı.(SAHİH)
KANÂAT, İFFET VE VERA(=GÜNAH KORKUSU)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Yaratılış,
huy ve mal konusunda sizden daha üstte bulunanlara değil, sizden daha aşağıda
olanlara bakın.”(SAHİH)
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu
aleyhi ve sellem: “Allah’ın size
bahşettiği nimetleri değersiz görmemeniz için bu konuda sizden daha üstte
olanlara değil, sizden daha aşağıda olanlara bakın” buyurmuştur.(SAHİH)
Fadâle b. Ubeyd der ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve
sellem: “Müslüman olan, geçimi kendisine
yetecek kadar olup buna kanâat eden kişiye ne mutlu” buyurmuştur.(SAHİH)
Ebû Saîd el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem: “Kanâat
ederek dilenmekten kaçınan kimseyi Allah kimseye muhtaç etmez. Hayâ ederek el
açmaktan kaçınan kimseyi Allah kimseye avuç açtırmaz” buyurmuştur.(HASEN)
BEYHAKİ SÜNEN-İ KEBİR’DE
ELİNİN İŞİ VE ALLAH’IN VERDİĞİYLE KİMSEYE EL AÇMADAN İFFETLİ
VE KANAÂTKAR OLMANIN FAZİLETİ BÂBI
İbn mes’ûd’un bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kime bir
geçim darlığı gelir de, o kimse bu durumunu insanlara anlatıp kapatmaya
çalışırsa, o kimsenin ihtiyacı kapatılmaz. Kime de bir geçim darlığı gelir de
bu sıkıntısını Allah’a arz ederse Allah’ın ona acil bir ölüm veya acil bir
zenginlikle imdat etmesi yakındır.” Ebu Davud (1645),
Tirmizi (2326,”hasen sahih garib”), Hakim Müstedrek(1/408) ve Ahmed
Müsned(3696), Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1448) sahih olduğunu
söylemiştir.
DİLENMENİN MEKRUHLUĞU VE BUNU TERKETMEYE TEŞVİK
Hamza b. Abdillah b. Ömer der ki: Dilenmek için Şam’a gitmek
üzere yola çıkmıştık. Şehre vardığımızda İbn Ömer bize şöyle dedi: “Şam’a
dilenmek için geldiniz. Oysa ben, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in : “Dilencilik sizden birinizle beraber
bulunacak, hattâ Allah’ın huzuruna, yüzünde bir parça et kalmaksızın çıkacaktır”
buyuruduğunu işittim. Nesâi (2584), Yakub b. Sufyan, el-Ma’rifetu
ve’t-târih(1/370) ve Ahmed Müsned(4638)
Buhari Sahih’de muallak olarak ve Muslim ise Ma’mer kanalıyla Abdullah b. Muslim’den muhtasar olarak rivayet etmiştir…
Muâviye’nin bildirdiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Bir şeyler
isterken yüzsüzlük ederek ısrar etmeyin. Vallahi, vermek istemediğim halde
ısrarla benden bir şeyi isteyip alan kişinin aldığının bir bereketi olmaz. Nesâi (2592) Ahmed Müsned (16893)
Müslim, Sahih’de İbn Nümeyr kanalıyla Sufyan’dan rivayet etmiştir.
KİŞİNİN İDARECİDEN İSTEMESİ VEYA KAÇINILMAZ BİR İŞ İÇİN SALİH
BİR KİŞİDEN İSTEMESİ BÂBI
Semure’nin bildirdiğine göre Allah Rasûlu sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Kişinin
başkalarına el açması yüzünü tırmalatması demektir. İsteyen yüzünü tırmalatsın,
isteyen de bundan uzak dursun. Fakat kişinin kaçınılmaz bir iş için istemesi
veya idareciden istemesi bunun dışındadır.”
Zeyd b. Ukbe der ki: bu hadisi (Zalim lakaplı vali) Haccâc
b. Yusuf’a anlattığımda: “Benden iste, ben idareciyim” dedi. Ebu Dâvud(1639), Nesâi(2598),
Tirmizî(681), Tayalisi(930) ve Ahmed
Müsned(20265) . Elbânî, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1443) sahih olduğunu
söylemiştir.
“ALLAH RIZASI İÇİN” DİYEN DİLENCİYE VERMEK BÂBI
İbn Ömer’in bildirdiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur: “Allah için
size sığınanı himaye edip koruyun. Allah rızası için isteyene veriniz. Sizi
dâvet edenin dâvetine icabet ediniz. Size iyilik yapanı mükâfatlandırınız.
Şayet vercek mükâfat bulamazsanız, ona karşılık verdiğinize kanâat getirinceye
kadar ona dua ediniz.” Ebû Dâvud(1672-5109),
Nesâi(2566), Tayâlisî(2007), Ahmed Müsned(5365) ve İbn Hibbân(3408). Elbâni, Sahîhu Süneni Ebû Dâvud’da (1468)
sahih olduğunu söylemiştir.
BEYHAKİ ŞUABU’L-ÎMÂN’DA
Şekik anlatıyor: Bir arkadaşımla
birlikte Selmân’ın yanına girdim. Selmân bize ekmek ve tuz ikram edip:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize külfet altına girmeyi yasaklamış
olmasaydı, elbette sizin için külfete girerdim” dedi. Arkadaşım: “Tuzumuzun
içinde keşke kekik de olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân ibriğini bakkala
gönderip rehin bırakarak kekik getirtti ve onu tuzun içine döktü. Yemeğimizi
yedikten sonra arkadaşım: “Rızık olarak verdiği şeye karşı bize kanâat veren
Allah’a hamd olsun” deyince, Selmân: “Rızıklandığın şeye karşı kanâatkâr
olsaydın ibriğim bakkalda rehin olmazdı” karşılığını verdi. Ravileri güvenilir. Taberânî,
M.el-Kebir(6/288(6084,6085), Ahmed Müsned(5/441) ve Hâkim Müstedrek(4/123)
Ebû Hâzım der ki: “Dünyayı iki türlü buldum. Biri benim, diğeri de başkasının. Benim olanı, göklerde ve yerdeki her yolu deneyerek zamanı gelmeden elde etmek istemem, elde edemem. Başkasının olanı geçmişte elde edemedim. Şimdiden sonra neden isteyeyim? Başkasının rızkının benden korunduğu gibi, benim de rızkım başkasından korunur. Bunların hangisi için ömrümü tüketeyim.”
Süfyân der ki: Ebû Hâzım’a: “Malın nedir?” diye sorulunca: “En hayırlı varlığım Allah’a güvenmem ve insanların elinde olandan ümidimi kesmemdir” cevabını verdi.
İdarecilerden birisi Ebû Hâzım’a:
“İhtiyacını bize ilet” deyince: “Heyhat! İhtiyacımı vermesine engel
olunamayacak olana arz ettim. Bana verdiğine kanâat ederim, vermediğine de razı
olurum” karşılığını verdi. Ebû Nuaym Hilye(3/237)
Süfyân der ki: Valilerden biri Ebû Hâzım’a: “Bir ihtiyacın varsa söyle” deyince, Ebû Hâzım: “Heyhat ki heyhat! Ben ihtiyacımı, istekleri boş çevirmeyecek olana arz ettim. Bundan dolayı da bana verdiğine kanâat eder, vermedikleri için de rıza gösteririm” karşılığını verdi. İbn Şihâb: “Kendisi (Ebû Hâzım) komşum olur ve şu ana kadar böyle düşündüğünü bilmiyordum” deyince, Ebû Hâzım: “Ama zengin biri olsaydım bunu bilirdin” karşılığını verdi.
Ebû Hâzım devamını şöyle anlatır:
“İçimden yine de vali elimden kurtulamayacak diye düşündüm ve ona şöyle dedim:
“Daha önceki âlimleri valiler yanlarına çağırır, ancak onlar valilerden
kaçardı. Bugünün âlimleri ise ilimleri bütün yönleriyle elde ettikten sonra
valilerin kapılarına geldiler. Valiler onlardan kaçarken, onlar valilerin
peşinden koştular.” Fesevî Ma’rife(1/679) ve bir kısmını Ebû Nuaym Hilye(3/237)
HEYSEMİ:
Mecma’uz-Zevaid
Âişe r anha’nın bildirdiğine göre
Rasûlullah SAV şöyle buyurmuştur: “Bu
dünya malı, yeşil ve tatlıdır. Biz bir kişiye, kendisi istemediği ve tenezzül
etmediği halde, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey kendisine
bereketli kılınır. Ancak, kendi isteğimizle cânı gönülden seve seve
değil de, onun isteği ve tenezzül etmesi üzerine birinize bu dünya malından bir
şey verecek olursak bu verdiğimiz şey, kendisine bereketli kılınmaz.”
Ömer b. el-Hattâb r anh dedi ki:
“Yâ Rasûlullah! Sen bana şöyle söylemiştin: “Senin için en hayırlı olan, insanların hiç birinden bir şey istememendir.”
Rasûlullah SAV buyurdu ki: “O
dediğim başkalarından istemendi. Sen istemediğin halde Allah’ın sana verdiği
ise onun seni rızıklandırmasıdır.” Heysemi: derim ki bu sahih’te kısa metinle yer almıştır.
Hadisi Ebû Ya’la rivayet etmiştir. Ravileri güvenilir kimselerdir.
CELALEDDÎN es-SUYÛTÎ: el-Câmi’us-Sağîr
Not: burada zikr edecegimiz rivayetler Şeyh Elbânî Rahimehullah
Sahîhu’l-Câmî’de Sahih hükmü verdiği rivayetlerdir.
Rasulullah SAV rivayet edildiğine
göre: “İslam yoluna yöneltilen ve rızkı
kendisine yetecek kadar olup buna kanaat eden kişi kurtuluşa ermiş demektir.”
“Allah’ım! Muhammed ailesinin dünyada rızkını kendine yetecek kadar
kıl.”
“Allah’ım! Gerçek hayat, ancak ahiret hayatıdır”
Yine bir rivayette:
“Az ve yeterli olan, çok ve oyalayandan daha hayırlıdır.”
BEYHAKİ KÜLLİYATI
Kanaat ve iffet bölümünde şunları zikretmiştir.
Sa’d b. Ebî Vakkâs der ki: Adamın
biri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi ve : “Ey Allah’ın Rasûlu!
Bana öz ve kısa bir nasihatte bulun” dedi. Peygamber SAV adama şöyle buyurdu: “İnsaların ellerindekinden yana ümidini
kes! Tamahkâr olmaktandan da sakın! Zira tamahkârlık her zaman fakirlik
demektir. Her namazı son namazmış gibi kıl. Sonunda özür dileyeceğin şeyleri
yapmaktan uzak dur.”(Hakim müstedrek zehebi sahih
demiştir)
Abdullah b. el-Mubarek der ki:
Hiçbir mahlûka boyun eğme
Çünkü bu, dinine zarar verir
Rızkını Allah’ın hazinelerinden iste
Allah’ın bu kâf ile nûn (ol emri) arasındadır.
Görmüyor musun umut bağladığın herkes
İnsanlardan miskin oğlu miskindir
Ebû Abdillah Muhammed b. Arafe en-Nahvî der ki:
Zaman sana sıhhat elbisesini giydirirse
Ve günlük azığın gelip gidiyorsa
Zengin olanlara gıpta etme
Çünkü zaman onlara verdiği kadar alır
Muhammed b. Abdilkerîm el-Mervezî der ki: Yahya b. Eksem vali olduğu zaman, zâhid olan kardeşi Abdullah b. Eksem, Merv’den kendisine şöyle yazdı:
“Bir topak tuzla yenilen bir yemek
Olgunlaşmış hurmayı yemekten daha lezizdir
Sahibini helâke yaklaştıran bir yiyecek
Kuş için tuzağa konulan buğday gibidir”
Ebû Bekr el-Varrâk der ki: Açgözlülüğe, “Baban kim?” deselerdi, “Takdir edilen hakkında şüphe etmektir” derdi. “Ne iş yaparsın?” deselerdi, “Zillet kazanırım” derdi. “Amacın nedir?” deselerdi, “Mahrûmiyet” derdi.
Sehl b. Muahammed b. Süleymân, başkasına ait şu şiiri söyledi:
Hırs kötüdür, tamah ta aynı şekilde
Hiçbir zaman hırs ve verâ bir arada olmaz
Hırslı olan başkasında olana göz diker
Başkasında olana göz dikende doymaz
Buhturî kendisine ait şu şiiri söyledi:
Hafifi bile ağır olan bir işi yüklenmeye azmettiğimi görürüm
Kısmetime düşene razı olsaydım, az olan şey çok olana karşı bana yeterdi.
Muzaffer el-Kırmısînî şu şiiri söyledi:
Kanaat her şerefi bana verdi
Kanaatten daha büyük şeref var mıdır
Kanaati kendin için sermaye yap
Ve takvayı da bu sermayenin malı yap