"Sözlerin en doğrusu Allah'ın kelamı, yolların en hayırlısı Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellem yoludur. Dinde her sonradan çıkarılan şey bid'attir. Her bid'at sapıklıktır ve her sapıklık da cehennemdedir." (muslim 867)

9 Haziran 2019 Pazar

42-Müslümanların Yöneticilerine Karşı Ayaklanmak

42-Müslümanların Yöneticilerine Karşı Ayaklanmak

Bid’at ehli lanetli esaslarını yöneticilere karşı ayaklanma üzerine dayandırmışlardır. Bu konuda en meşhurları Mutezile ve onların yolunda giden Zeydiler ve ortaya çıkışını bekledikleri Mehdi ile ayaklanacak olan Rafizilerdir.

Ebu Hureyre radıyallahu anh “Ben Allah rasulünden iki kap dolusu ilim aldım, birini size yaydım, diğerini de açıklasam boynumu vurursunuz” demiştir.”1

Ebu Hureyre radıyallahu anh “ Allah’ım bana sefihlerin idareci olduğu zamanları gösterme” diye dua ederdi. Nitekim hicri 60 senesinde vefat etmiş ve 61 yılında da Huseyn radıyallahu anh’ın Yezid’e karşı ayaklanması ve şehit edilmesi gerçekleşmiştir. Her ne kadar İbn Ömer, Ebu Said radıyallahu anhum gibi sahabeler bu ayaklanmasının doğru olmadığını nasihat etmişlerse de Huseyn radıyallahu anh onları dinlememiştir. Allah rasulü ise Müslümanlar için daha faydalı bir metod uygulayan Hasen radıyallahu anh’ın tavrını övmüştür.

Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın açıklamadığı kısımda fitneler ve zalim idarecilerin bilgisi vardı. Allah rasulü bunları herkese açıklamamıştı. Zalim idarecileri bilmek ve onları her yerde kötülemek asıl gaye olsaydı Allah rasulü bunları herkese açıklardı. Aynı şekilde Ebu Hureyre radıyallahu anh de bu gayeye uygun hareket etmiş ve toplumun ıslahının idarecilerin ıslahından önce geldiğini bildiğinden böyle hareket etmiştir. 

İdarecilerin ıslahını hedef edinen insanlar ise toplumlarındaki tehlikelere gafil kalmaktadırlar. İdarecileri hedef aldıklarından olsa gerek, idarecilerin otoritesini sarsan yürüyüş ve protestolara sevinirlerken, bu idarecilere ayaklananların başka bir küfür olan demokrasiyi talep ettiklerini görmezden gelmektedirler.

Ehl-i Sünnet, Huseyn radıyallahu anh’ın Yezid’e karşı ayaklanması, Muhammed Nefsu’z-Zekiyye olayı vb. ayaklanmaları tecrübe ettikten sonra yönetime karşı ayaklanmaların faydadan çok zarar getirdiği hususunda ittifak etmişler ve yöneticiye karşı isyan etmeme Ehl’i Sünnet’in bir kaidesi haline gelmiştir.

Yöneticiye ayaklanmanın caiz olması için de bazı şartlar tayin etmişlerdir. Bunların başlıcaları; yöneticinin üzerinde ihtilaf bulunmayan apaçık bir küfürle kafir olması, ona karşı ayaklanacakların yöneticiyle en azından eşit güce sahip olması, bu yöneticinin yerine sâlih bir Müslüman yönetici getirebilecek güce sahip olmaları  -   günümüzdekiler gibi demokrasi küfrünü talep etmeleri değil  -,  ve maslahat mefsedet değerlendirmesi yapılarak bu ayaklanmaların getireceği maslahatın, mefsedetlerinden baskın gelmesi…

Yürüyüş ve ayaklanmaların söz konusu olduğu ülkelerdeki yöneticiler elbette gayri İslami tutumlar içinde bulunan zalim diktatörlerdir. Lakin onlara ayaklananlara baktığımızda hepsi demokrasi istiyorlar! Görünen o ki tuzak kurucu kafirler insanları demokrasiden razı etmek için bir takım çabalar içindeler. Hatta Türkiye’nin de bu oyunlara numune gösterilerek “Ilımlı İslam” modelinde, demokrat Müslüman  (!) prototipi olarak sunulduğuna şahit oluyoruz.

Taguti düzenler altında ezilen Müslümanlar İslam’ın yönetimini arzu ve talep etmekle mükellefler iken, bunun için gerekli adımlar atmadılar. Taguta sövmekle, tekfir etmekle, güçleri yetmeyecek işlerin sloganlarını atmakla yetindiler, güçleri yeten ve emrolundukları ıslah ve eğitim cihadına önem vermediler. Kâfir dünya düzeni de Müslümanlara aba altından sopa göstererek önce baskıcı yüzünü sonra da zehirli havada nefes aldıran demokrat yüzünü gösterdi! Dikkat edin! Bu Müslümanlar için en büyük tehlikedir! Zira demokrasinin imkânları ile Müslümanlar bir rehavete kapılırlarsa bir daha İslami yönetimi benimsemezler, insanları İslam’a davet etmeleri zorlaşır. Çünkü İslam, demokrasi küfrünün serbestlik verdiği hevaya ve şehvetlere uyma türünden bazı olumsuzlukları engelleyecektir. Yahut insanlar tahrif edilmiş bir İslam anlayışını benimsemeye başlayacaklar, hevâlarına uymayan “sahih İslam’ı aşırı ve itici bulacaklardır.

İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Cemaatten ayrılamamak, yöneticilerle savaşmamak ve fitnede savaşı terk etmek Ehl’i Sünnet ve’l-Cemaatin esaslarındandır.”2

Yöneticiler konusunda aşırılık eden diğer bir grup da, hadiste tavsiye edilen cemaati, “Hükümet” olarak açıkalarlar!

Şeyhulislam İbn Teymiyye yöneticilere itaatin vacip olmasından bahsettiği yerde şöyle demiştir: “Bilakis onlara Allah’a taat hususunda itaat edilir, Allah’a isyan hususunda itaat edilmez. Çünkü yaratıcıya isyan olan konuda yaratılmışa itaat yoktur. Bu ümmetin önceki ve sonraki hayırlılarının yolu budur. Bu, her mükellefe vaciptir. Bu husus, ilimsizlikten kaynaklanan fasit vera yolunu tutan Haruriler (Hariciler) ve benzerleri ile iyi kimseler olmasalar dahi yöneticilere mutlak olarak itaat edilmesi gerektiği görüşünde olan Mürcie ve benzerlerinin yolu arasında orta yoldur.”3



1 Sahih mevkuf.  Buhari (ilim 42)
2 Mecmuu’l-Fetava (28/128)
3 Mecmuu’l-Fetava (28/508)

       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder