42-Müslümanların
Yöneticilerine Karşı Ayaklanmak
Bid’at ehli lanetli esaslarını yöneticilere karşı
ayaklanma üzerine dayandırmışlardır. Bu konuda en meşhurları Mutezile ve
onların yolunda giden Zeydiler ve ortaya çıkışını bekledikleri Mehdi ile
ayaklanacak olan Rafizilerdir.
Ebu Hureyre radıyallahu anh “Ben Allah rasulünden iki
kap dolusu ilim aldım, birini size yaydım, diğerini de açıklasam boynumu
vurursunuz” demiştir.”1
Ebu Hureyre radıyallahu anh “ Allah’ım bana sefihlerin
idareci olduğu zamanları gösterme” diye dua ederdi. Nitekim hicri 60 senesinde
vefat etmiş ve 61 yılında da Huseyn radıyallahu anh’ın Yezid’e karşı
ayaklanması ve şehit edilmesi gerçekleşmiştir. Her ne kadar İbn Ömer, Ebu Said
radıyallahu anhum gibi sahabeler bu ayaklanmasının doğru olmadığını nasihat
etmişlerse de Huseyn radıyallahu anh onları dinlememiştir. Allah rasulü ise
Müslümanlar için daha faydalı bir metod uygulayan Hasen radıyallahu anh’ın
tavrını övmüştür.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’ın açıklamadığı kısımda
fitneler ve zalim idarecilerin bilgisi vardı. Allah rasulü bunları herkese
açıklamamıştı. Zalim idarecileri bilmek ve onları her yerde kötülemek asıl gaye
olsaydı Allah rasulü bunları herkese açıklardı. Aynı şekilde Ebu Hureyre
radıyallahu anh de bu gayeye uygun hareket etmiş ve toplumun ıslahının
idarecilerin ıslahından önce geldiğini bildiğinden böyle hareket etmiştir.
İdarecilerin ıslahını hedef edinen insanlar ise
toplumlarındaki tehlikelere gafil kalmaktadırlar. İdarecileri hedef
aldıklarından olsa gerek, idarecilerin otoritesini sarsan yürüyüş ve
protestolara sevinirlerken, bu idarecilere ayaklananların başka bir küfür olan
demokrasiyi talep ettiklerini görmezden gelmektedirler.
Ehl-i Sünnet, Huseyn radıyallahu anh’ın Yezid’e karşı
ayaklanması, Muhammed Nefsu’z-Zekiyye olayı vb. ayaklanmaları tecrübe ettikten
sonra yönetime karşı ayaklanmaların faydadan çok zarar getirdiği hususunda
ittifak etmişler ve yöneticiye karşı isyan etmeme Ehl’i Sünnet’in bir kaidesi
haline gelmiştir.
Yöneticiye ayaklanmanın caiz olması için de bazı
şartlar tayin etmişlerdir. Bunların başlıcaları; yöneticinin üzerinde ihtilaf
bulunmayan apaçık bir küfürle kafir olması, ona karşı ayaklanacakların
yöneticiyle en azından eşit güce sahip olması, bu yöneticinin yerine sâlih bir
Müslüman yönetici getirebilecek güce sahip olmaları -
günümüzdekiler gibi demokrasi küfrünü talep etmeleri değil -, ve
maslahat mefsedet değerlendirmesi yapılarak bu ayaklanmaların getireceği
maslahatın, mefsedetlerinden baskın gelmesi…
Yürüyüş ve ayaklanmaların söz konusu olduğu
ülkelerdeki yöneticiler elbette gayri İslami tutumlar içinde bulunan zalim
diktatörlerdir. Lakin onlara ayaklananlara baktığımızda hepsi demokrasi
istiyorlar! Görünen o ki tuzak kurucu kafirler insanları demokrasiden razı
etmek için bir takım çabalar içindeler. Hatta Türkiye’nin de bu oyunlara numune
gösterilerek “Ilımlı İslam” modelinde, demokrat Müslüman (!) prototipi olarak sunulduğuna şahit
oluyoruz.
Taguti düzenler altında ezilen Müslümanlar İslam’ın
yönetimini arzu ve talep etmekle mükellefler iken, bunun için gerekli adımlar
atmadılar. Taguta sövmekle, tekfir etmekle, güçleri yetmeyecek işlerin
sloganlarını atmakla yetindiler, güçleri yeten ve emrolundukları ıslah ve
eğitim cihadına önem vermediler. Kâfir dünya düzeni de Müslümanlara aba
altından sopa göstererek önce baskıcı yüzünü sonra da zehirli havada nefes
aldıran demokrat yüzünü gösterdi! Dikkat edin! Bu Müslümanlar için en büyük
tehlikedir! Zira demokrasinin imkânları ile Müslümanlar bir rehavete kapılırlarsa
bir daha İslami yönetimi benimsemezler, insanları İslam’a davet etmeleri
zorlaşır. Çünkü İslam, demokrasi küfrünün serbestlik verdiği hevaya ve
şehvetlere uyma türünden bazı olumsuzlukları engelleyecektir. Yahut insanlar
tahrif edilmiş bir İslam anlayışını benimsemeye başlayacaklar, hevâlarına
uymayan “sahih İslam’ı aşırı ve itici bulacaklardır.
İbn Teymiyye şöyle demiştir: “Cemaatten ayrılamamak,
yöneticilerle savaşmamak ve fitnede savaşı terk etmek Ehl’i Sünnet
ve’l-Cemaatin esaslarındandır.”2
Yöneticiler konusunda aşırılık eden diğer bir grup da,
hadiste tavsiye edilen cemaati, “Hükümet” olarak açıkalarlar!
Şeyhulislam İbn Teymiyye yöneticilere itaatin vacip
olmasından bahsettiği yerde şöyle demiştir: “Bilakis onlara Allah’a taat
hususunda itaat edilir, Allah’a isyan hususunda itaat edilmez. Çünkü yaratıcıya
isyan olan konuda yaratılmışa itaat yoktur. Bu ümmetin önceki ve sonraki
hayırlılarının yolu budur. Bu, her mükellefe vaciptir. Bu husus, ilimsizlikten
kaynaklanan fasit vera yolunu tutan Haruriler (Hariciler) ve benzerleri ile iyi
kimseler olmasalar dahi yöneticilere mutlak olarak itaat edilmesi gerektiği
görüşünde olan Mürcie ve benzerlerinin yolu arasında orta yoldur.”3
1 Sahih mevkuf. Buhari
(ilim 42)
2 Mecmuu’l-Fetava
(28/128)
3 Mecmuu’l-Fetava
(28/508)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder